TOPLUMDA SOSYAL ÇÜRÜME
Toplumlar kültürleriyle ve gelenek, görenekleri yle yaşar. Bu fırekans tan çıktık tan sonra sosyal çürüme hastalığı baş gösterir.
Bunun yolu saygı, sevgi, anlayış ve empati den geçer güler yüzlü insanlara ihtiyacımız var.
Günümüz toplumlarında giderek artan bireyselleşme, sağlıklı bir özgürlük anlayışından çok, tehlikeli bir bencilliğe dönüşmektedir. İnsanlar artık yalnızca kendi çıkarlarını, kendi mutluluklarını ve kendi rahatlarını ön planda tutmakta; çevresindekileri, toplumun ortak değerlerini ve dayanışma kültürünü geri plana itmektedir. Bu durum, zamanla toplumda saygı, sevgi ve empati gibi insani değerlerin yok olmasına neden olmaktadır.
Eskiden bir mahallenin çocuğu, herkesin çocuğuydu; yaşlı bir komşunun yükü, tüm sokağın sorumluluğuydu. Şimdi ise herkes sadece kendi kapısının önünü süpürmekte, hatta çoğu zaman ona bile zahmet etmektedir. İnsanlar karşısındakinin derdini değil, kendi çıkarına olanı görmekte; paylaşmak, dayanışmak ve birlikte yaşamanın anlamı giderek silinmektedir. Bu bencil tutumlar, toplumsal bağları gevşetmekte, güveni zedelemekte ve sosyal dokuyu çürütmektedir.
Bencillik arttıkça, insanlar arasındaki mesafe de artar. Sevgi yerini çıkar ilişkilerine, saygı yerini tahammülsüzlüğe bırakır. Toplum; güvenin, dayanışmanın, ortak sorumluluğun yokluğunda sadece yan yana yaşayan ama birbirinden habersiz bireyler topluluğuna dönüşür. Bu da sosyal çürümenin en açık göstergesidir.
Toplumun yeniden ayağa kalkması, bireylerin sadece kendileri için değil, birlikte yaşadıkları insanlar için de sorumluluk hissetmesiyle mümkündür. Empati, paylaşma, saygı ve sevgi gibi değerlerin yeniden canlandırılması, bencilliğin panzehiridir. Aksi halde, sadece bireyin değil, tüm toplumun geleceği tehlikeye girer.
Ve sosyal çürüme çağımızın hastalığı.
Bir kadın gülümser se dünya değişir, haydi insanlık gülümse dünyamızı değiştir.
Hayrettin bulut