Zeki BAŞTÜRK (Emekli Milli Eğitim Müdürü)

Tarih: 13.10.2025 23:36

IŞIĞIN DANSI

Facebook Twitter Linked-in

IŞIĞIN DANSI

Birkaç gün süren yağış,  yerini güneşli bir güne bıraktı. Bizler de bunu firsata çevirdik.  Bir grup arkadaşımızla Billurkent'ten Aktur'a giderek tekne turuna çıktık.  Özgürüm teknesiyle Özgür Kaptan'in yönetiminde mavi yolculuğa başladık. Mavi demeye dilimiz alışmış.  Akdeniz'in lacivert sularını yara yara, ardımızda beyaz köpükler birakarak başladı yolculuğumuz.

Güneş, denizin üzerine binlerce küçük yıldız serpmiş gibi…
Her kıpırtıda bir ışık, her dalgada bir umut parlıyor.
Karşı kıyıda sessiz bir orman; gökyüzünün yeşil yankısı gibi duruyor. Bir yanda sessizliğin simgesi  ağaçlar, bir yanda sonsuzluğa açılan su…
Biri derin sessizliğiyle yaşatıyor, öbürü  ışıltısıyla soluk  aldırıyor.

Bu manzara, doğanın kendi diliyle yazdığı bir mektup aslında. Zamanın koşuşturmasında unuttuğumuz o dinginliği fısıldıyor bize.
Ne sözcükler yeter  bu ışığı anlatmaya, ne de ses yetişir bu suyun şarkısına .

Belki de mutluluk tam da burada gizli. Bir kıyıda çamların gölgesinde, bir damlada güneşin yansımasında. 
Ve o anı görüp içimizde bir huzurla gülümsemekte…

Önce akvaryum koyunda demir attik. Teknemiz demir atti , bizler kulaç attik lacivert sularda. Denizin dibinde kum taneleri sayılıyor birer birer.  Öylesine duru, öylesine berrak su. Eğilip içesi geliyor insanın.

Ikinci durağımız Kıyı liman ya  da cennet koyu denilen yer oldu. Cennetten bir köşe. Adına yakışan güzellikte bir koy. Tekneler demirlemis burada. Herkes yaşamın tadını çıkarıyor.

Deniz, bazen bir ayna gibi .
Suyun maviliği salt bir renk değil, bir duygudur artık. Derin, duru, sarsılmaz bir dinginlik…

Kıyıya yakın duran iki yelkenli, insanın yaşam serüvenini anımsatıyor. Biri biraz ileride, diğeri geride ama ikisi de aynı suyun üzerinde. Her biri kendi yolculuğunda, kendi rüzgârını bekliyor. Belki biri bir düşü, diğeri bir gerçeği simgeliyor.
Ama ikisi de suskun. Çünkü deniz konuşmaz; o, sadece dinler.

Selimiye'de iki saatlik moladan sonra geriye dönüş başladı.  Bir yandan imece yöntemiyle hazirlanan yemekleri yerken bir yandan  sa çevremizdeki güzellikleri seyre daldık. Çalınan müzikler eşliğinde şarkılar söylüyerek , oyunlar oynayarak neselendik, güldük,  eğlendik.

Palmiye koyunda bir kez daha mola verdik. Dağların yemyeşil gölgesi suya düşerken, doğa kendi şiirini fısıldar: “Hiçbir aceleye gerek yok. Bu anı doyasıya yaşayın ”dercesine bir fısıltı.

Bu manzara, insana zamanı unutturur. Çağdaş yaşamın gürültüsünden kaçıp gelen herkes, bu maviliğin içinde kendini yeniden bulur.
Belki de huzur, bir kıyı köşesinde saklı değildir; maviyle yeşilin buluştuğu yerde, insanın kendi içinde yeşeren bir duygudur.

Ve o an, bir tek şey kalır geriye:
Sessizliğin en derin tonu . Mavinin sessizliği. Biz de doyasıya yaşadık bu sessizliği.  Mavilikler içinde geçen bu yolculuk, unutulmaz tatlar birakarak sona erdi.

Zeki BAŞTÜRK


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —