ATATÜRK’Ü ÖLÜMÜNÜN 87 YILINDA ANLAMAK
Türkiye cumhuriyeti hangi şartlar altında kurulmuştur çok yönlü değerlendirilmesi gereken hususlardır, Osmanlı imparatorluğunun on dokuzuncu yüzyıldaki durumu, halkın eğitim düzeyi, ekonomik durumu, toplumda egemen kesimler bunun gibi pek çok değişkenin iyi tespit edilmesi gerekir, Atatürk’ü bu veriler ışığında görmek ona duyulan saygı ve bağlılığın kat kat artması sonucunu doğuracaktır. Atatürk'ü anlamak demek; onun bütün insanlığın takdir ettiği üstün niteliklerini; büyük asker, komutan, devlet kurucusu, devlet adamı, reformcu ve devrimci niteliklerini ve nihayet bunların hepsiyle bütünleşen uzak görüşlü, vizyoner fikir ve düşünce adamı niteliğini anlamak demektir.” “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”, derken ortaya koyduğu ilkelerin ne kadar sağlam olduğundan ve bu değerlerin Türk milletine kılavuzluk edeceğinden hiç şüphesi olmamıştır. Yaşadığı yüzyılın liderlerine bakıldığında onu diğerlerinden farklı kılan, bugünün değerlerine bakıldığında ise çağdaşlığını asla yitirmemiş bir liderimiz var. Bu nedenle, ardından neredeyse bir asır geçmesine rağmen, bugün hâlâ yaşamın her alanında fikirlerine ve devrimlerine inançla tutunduğumuz Mustafa Kemal Atatürk’ü, sadece ardından güzel sözlerle anmıyoruz; onu anlamak ve anlamlandırmanın da görevimiz olduğunu biliyoruz. Atatürk, Türk milletinin büyük bir evladıdır. Türkiye’nin sınırlarını aşan bir toplumsal kişiliğe sahiptir. Atatürk bir düşü yıktı. Sevr’e karşı çıktı. ‘Ya bağımsızlık - ya ölüm’ çağrısıyla başlattığı Milli Kurtuluş hareketini başarıya ulaştırarak, iradesini sömürgecilere kabul ettirdi. Atatürk bu çıkışı ile yalnız ‘Misakı Milli’ sınırları içindeki Türk

vatanını sömürgecilerin pençesinden kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda emperyalizmin belini bükmeyi başarmıştır. Birinci dünya savaşı başına kadar serpilip yayılan emperyalizm, bu savaştan sonra gerilemeye yüz tutmuştur. Bu gerilme, Sevr Antlaşmasının sömürgeci devletlerin boğazına takıldığı günden başlamıştır. Sevr yağmasına karşı çıkan Milli Kurtuluş hareketinin başarıya ulaşması bunun kanıtıdır.
Dünya tarihi acısından, Sevr’in emperyalist devletlerin kursağında kalmasının önemi, Fatih Sultan Mehmet karşısında Bizans’ın düşmesinden daha az değildir. İkisi de bir tarih döneminin kapanıp yeni bir tarih döneminin açılışının simgesi olmuştur. Klasik emperyalizm devri, Sevr’in geri tepmesiyle sona ermiştir. Atatürk’ün güç kaynağı insan saygınlığına ve milletlerin var olma hakkına olan inancıdır. Özgürlük - Bağımsızlık - ve Barış içinde bir yaşam özlemidir. Atatürk, bilindiği gibi dünya üzerinde 20. yüzyıla damgasını vurmuş, tek ve emsalsiz bir liderdir Yabancıların gözünde Atatürk: Winston Churchill, İngiltere Başbakanı, 1938) Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir. General Mc ARTHUR: Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye’nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.– Maurice BAUMANT – Profesör; Eski Osmanlı imparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken, milli bir Türk Devleti’nin kuruluşu, bu cağın en şaşırtıcı başarılarından birisidir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk’ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir örnek olmuştur. Fransa Cumhurbaşkanı Albert Lebrun’un: “Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri -askerî zaferlerle taçlanan laik, demokratik Cumhuriyet-, dünya uluslarının tarihinde derin izler bırakacaktır.” şeklindeki sözlerini, Fransa Başbakanı Briand’ın şu ifadeleri tamamlar: “Atatürk, bir milleti birkaç yılda modernleştirmek mucizesini, olağanüstü işini göstermiştir.”
Bu vatan toprakları üzerinde yaşayan herkes için üst kimlik, Türk kimliğidir. İnsanımıza, yurttaşlarımıza ait Kürt, Lâz, Çerkez, Boşnak, Tatar… v.b. alt kimlik ne olursa olsun; milletin birliğini, bütünlüğünü sağlayacak olan, işte bu Türk üst kimliğidir. Bu kimlik, beraberinde Atatürk’ün üzerinde önemle durduğu “mensubiyet şuuru ”nu, yani millî birlik, ulusal bağlılık bilincini, duygu ve düşüncesini getirir. Gazi’nin, bu anlayışı pekiştirerek iyice yerleştirmek anlayışına bağlı olarak, 1934’te Diyarbakır’da gerçekleşen konuşması, bu açıdan büyük anlam taşır. Nitekim O, burada: “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep aynı ırkın evlâtları, hep aynı cevherin damarlarıdır” Atatürk, kendisi gibi çok okuyan, okudukları üzerinde düşünen, düşündüklerini memleket ve millet yararına tahakkuk ettirme, gerçekleştirme imkânlarını sonuna kadar kullanma azmi ve kararlılığı içinde olan bir gençlik istiyordu. Atatürk Cumhuriyeti kuran ve tarihte Göktürklerden sonra ikinci defa Türk adıyla kurulan bir devlet hediye etmiş ve Muasır medeniyete ulaşmak için tüm ömrünü harcamıştı. Başta Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimize sonsuz minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Hüsamettin AKSUNGUR
E. Maarif Müfettişi