SARIKAMIŞ ALLAHU EKBER DAĞLARI NA YARDIM GÖTÜREN KÜÇÜK MÜCAHİTLER ;
Babaları, Sarıkamış harbindedir. Zamanın Erzurum Valisi
Tahsin bey, Cepheye gönderilmek üzere halktan 160 ton erzek toplar gençler, cephelerde olduğu için, gönderecek vasıta bulamaz....! Başkumandanlık, nakliyenin halkın sırtında gönderilmesini emreder...!
Vali,...!160 ton erzakın,150 km.mesafedeki cepheye halk tarafından taşınamıyacağını bildirir.Halk,dedigin, eli bastonlu yaşlılar, dul kadınlar ve çocuklardan ibarettir.Sonunda çocukların taşımasına karar verilir.Otuzar kiloluk torbalar yapılarak ,okul çağındaki küçük çocukların sırtlarına yüklenir.Yavrular sırtlarında , kendileri kadar torbalarla yola koyulurlar. bedenleri küçük ama..! cesur "MÜCAHİT'LER"kafile halinde Hükümmet KONAĞI,önünden giderken orda torunlarını erzak sırtlarında cepheye uğurlayan dedeler,nineler analar, bacılar, ve orda bulunan ahali, göz yaşlarını tutamazlar. Yavrular Sarıkamış'a yürüyerek yola koyulurlar.Onlar arasında Babası, Cephede savaşan. Küçük Ibrahim de vardir.Günlerce, yol gittikten sonra,İbrahim babasını bulur ve babasına babacığım, ben geri dönmeyeceğim...! seninle savaşa, katılacağım der. Ibrahim geri dönmez ve taburun sembolü olur.
Komutan Yüzbaşı Mehmet bey ; bir gün.Ibrahim'i yanına çağırır. İbrahim sen top seslerinden,mermi ıslığından korkmadın.
Gece uykuların silah sesleriyle bölündü ama her zorluğa göğüs gerdin...!Bizimle mücadeleye devam ettin."SANA BİR RÜTBE VERECEĞİM."Mini bir merasim yapılır.
Mehmet Yüzbaşı, küçük
İBRAHİM'E ;FAHRİ "ONBAŞI",rütbesini koluna iğneler Ibrahim artık fahri onbaşı olarak babasının yanında siperden,sipere koşarak düşmana karşı mücadele eder...! Bir gün Babası,Hasan efendi, sırtından vurulur ve "ŞEHİT" olur Ibrahim babasına sarılarak feryad eder, ağlar çok üzülür. Yüzbaşı Mehmet bey, baba oğulun yanlarına koşar. İbrahime sarılarak ağlar ona sahip çıkarak
İbrahim'i şehit çocuklarının öğrenim gördüğü okula yatılı olarak verilir. öğrenimini başarıyla devam eder ve oda babası gibi Öğretmen olur. İbrahim, arkadaşları ile cepheye gidince annesi Ayşe 3 küçük yavrusuyla köyünde yalnız başına mücadelesine devam eder yaşantısına devam eder...!
Kocasının ve oğlunun yolunu gözlerken bir sabah silah seslerine uyanır uyanır .Ermeni,çeteleri
köyü basarlar yaşlıları,hastaları, çocukları katlederler.Saklananlar canlarını kurtarırlar. Ayşe, çetecilerin geldiğini silah seslerini duyunca. Kapının önünde,oynayan
çocuklarını eve alır. Çuvala koyar tandır kuyusuna saklar. Kendiside,eline geçirdiği bıçakla kapının arkasına beklemeye başlar.Evi basan gözü
dönmüş katiller Ayşe'yi,ağır yaralarlar ve ölür...
!Ermeni, katiller.Etrafa göz gezdirirerler. Çocuklar, bulundukları yerde kıpırdamaya başlayınca çocukları fark ederler süngü dipçikleriyle, minik yavrular. oracıkta katlederler. Kanlar içinde kucak, kucağa olan yavruları köy halkından sağ kalanlar defnetmek için çuvaldan çıkarırken, birisinin kalbinin attığını fark ederler Yaralı,yavruyu
Askeri hastaneye götürürler.Yavru tedavi edilerek kurtarılır. Vucuduna 36 süngü yarası ile yaşar. Ölünce toprağa,iyileşmeyen ruh
yarasıyla beraber gider.
Bu vahim olay, Erzurum merkez ova köylerde vuku bulur.
.