“Sanata Tutunan Hayatlar”
Yaşamın zorluklarına, yoksunluklarına, yalnızlığına ya da travmalarına karşın sanatı bir çıkış, bir soluklanma , bir direnç alanı olarak gören insanlara adıyorum bu yazımı.
Son zamanlarda pek çok örnekle karşılaştım. Kimi yalnızlığını , dışlanmışlığını sahnede kendini oynayarak ayakta kalma savaşımı veriyor. Kimi öykülerle yaşama tutunmaya çalışıyor. Ortak özellikleri sanata sarılmak, sanatla varlığını kanıtlamak. Tümü de yalnız kadınlar. Yalnızlıklarını sözcüklerle, danslarla, oyunlarla gidermeye çalışan kadınlar. Sanata tutunan hayatlar. Örnek alınması gereken insanlar. Yakınmak yerine üretmeyi yeğlemişler.
Kimi zaman bir resmin içinde saklanır acı. Kimi zaman bir melodinin ezgisine gizlenir umut. Sözcüklerle örülmüş bir şiirde bulunur kurtuluş. Sanata tutunan yaşamlar, karanlığın ortasında bir ışık gibi yanar.
Yaşam kimileyin yük olur omuzlara. Yoksulluk, yalnızlık, dışlanmışlık ya da büyük kayıplar… Kimileri o yükün altında ezilirken, kimileri boynunu kaldırır göğe, eline bir fırça alır, bir kalem alır, bir nota düşürür zamanın içine. İşte o an, sanat olur ikinci bir yaşam.
Bir duvar ressamı düşünün; rengin olmadığı yerlere, alanlara yaşam katıyor. İçinde büyüttüğü hüznü, renk renk duvarlara taşıyor. Belki okula gidememiş, ama bir tabloya sığdırmış tüm düşlerini.
Bir keman sesi duyarsınız sokakta; titrek ama inançlı… Belki kirli elleriyle tutar yayı, ama tertemizdir içindeki melodi. Çünkü müzik, onun için sadece notalardan ibaret değildir. Bir yakarıştır, bir tutunuştur yaşama.
Ve bir genç kız, geceleri mum ışığında defterine şiirler yazar. Çünkü konuşmaz evde kimse onu. Ama sözcüklerle dünyasını kurar o. Yazdıkça yaşar, sustukça haykırır.
Sanat, salt varsılların süsü, eğlencesi değildir. Sanat, yaşanma tutunmak, ayakta kalmak isteyen ruhların barınağıdır.
Sanat, bazen bir çığlık, bazen bir sığınaktır.
Bir ekmek parası için değil, bir anlam parçası için çalışır bu insanlar.
Dikiş tutmayan yaşamlardan sanatla dikiş dikenlerdir onlar.
Sanata tutunanlar, yaşama da tutunur aslında.
Çünkü sanat, insanı sadece anlatmaz; onu dönüştürür, iyileştirir.
Bir çocuk, ilk kez bir fırça tuttuğunda dünyası değişir.
Bir genç, yazdığı bir öyküyle kendi öyküsünü yeniden yazar.
Bir yaşlı, yaptığı minik bir heykelle gençliğini anımsar.
Unutmayın; her tuvalin arkasında bir yaşam, her şarkının içinde bir mücadele, her dizenin ardında bir yürek çarpar.
Sanata tutunan yaşamlar, en çok da yaşama tutunanlardır.
Zeki BAŞTÜRK