SANA DA CUMHURİYET LAZIM
Zaman ve koşullar ulusların kahramanlarını yaratır. Osmanlı ordusunun başında bir Alman general olmasına rağmen 1915’te Çanakkale’yi “Geçilmez” yapan bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk’tü.
Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sahnesine çıkmasını sağlayan 1. Dünya Savaşı’nın sonunda mağlup sayıldığımızda Çanakkale Boğazı’nı geçemeyen işgal kuvvetleri bu defa güle oynaya gelip Dolmabahçe Sarayı açıklarında demir attılar ve 1918’de İstanbul’u işgal ettiler. 1923 yılına kadar da İstanbul’a esaret hayatı yaşattılar.
İhtilaf kuvvetleri, İstanbul’un ardından yurdun dört bir yanında işgallere başladılar.
İşgal kuvvetlerinin unuttukları bir şey vardı; bu millet esareti asla kabul etmezdi. Çanakkale Boğazı’na “Geçilmez” yazdıran, Boğaz’daki düşman gemileri için “Geldikleri gibi giderler” diyen mavi gözlü dev adam, milletini arkasına alarak 19 Mayıs 1919’da milli mücadeleyi başlattı. Bu mücadelenin başarıya ulaşması halinde hükümet şeklinin ne olacağına ilişkin soruya daha o gün cevap vermişti; Hükümet şekli zamanı geldiğinde cumhuriyet olacaktır.
29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet bugün de aynı rotada ilerleyebiliyorsa bunu elimizdeki pusulaya borçluyuz. Bize doğru yolu gösteren o pusulanın üzerinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazıyor. O pusulanın adı cumhuriyettir. O pusulayı bize Mustafa Kemal Atatürk verdi.
Cumhuriyet milli iradeye dayalı devlet düzenidir. Cumhuriyet her bireyin yasalar karşısında eşit olduğu rejimin adıdır. Demokrasi ise cumhuriyetle en uyumlu yaşam biçimidir. Bu iki değer birbirinden güç alır ve birbirine can suyu veririler.
Demokrasinin olmazsa olmazı sandık olmakla birlikte, yalnız başına sandık yeterli değildir. Halkın sandığa giderken doğru karar verebilme akıl ve bilgi yetisine sahip olması gerekir ki bu da eşit ve demokratik eğitim hakkıyla sağlanır. Düşünebilen ve sorgulayan bireylerle olur bu. Ayrıca bir rejimin demokrasi olabilmesi için özgür ve adil şartlarda bir seçimin yanı sıra kuvvetler ayrılığının temel alındığı, hukukun üstünlüğüne inanan çoğulcu ve katılımcı bir siyasi yapı da gereklidir. Çünkü: demokrasi çoğunluğa geneli yönetme hakkını verirken azınlığın da var olma hakkının güvencesidir. Özetle demokrasi temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı rejimin adıdır. Şunu da aklımızdan çıkarmamalıyız; Demokrasi olmadan cumhuriyet olmaz. Cumhuriyeti ortadan kaldırarak toplumu medeni dünyadan uzaklaştıracak düşüncelerin özgürlüğü olamaz.
Cumhuriyet ve demokrasi asıl gücünü ona inanan insanlardan alır. 102 yıl önce Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği cumhuriyetimizi korumak ve yüceltmek en önemli görevimiz olmalıdır. Bu da fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklarla mümkün olacaktır. Bunu asla unutmayalım.…
Milli bayramlarda, adeta kiralama usulüyle Anıtkabir’e taşınan slogancılar, unutmayın ki orada olmanızı da Mustafa Kemal Atatürk’e borçlusunuz…





