ÖNCE SAVAŞTIRIP SONRA BARIŞTIRIYORLAR
Katil İsrail, ağa babası ABD desteğiyle iki yıldır Gazze’de taş üstünde taş bırakmadı. 50 000 ‘den fazla insanın öldüğü, açlığın sefaletin kol gezdiği Gazze’de ki trajedi, dünyanın gözü önünde yaşandı.
Dünya jandarmalığına soyunmuş ABD’nin dengesiz lideri bu iki yıl boyunca Gazze’yi yıkıp yeniden yapacaklarını defalarca dünyaya haykırmıştı.
Aslında sürdürülen strateji, emperyalizmin genel kuralları ve mantığından başka bir şey değildi.
Ülkelerin zenginliklerini sömürmek ve kendi çıkarları doğrultusunda bir dünya düzeni kurmak emperyalist ülkelerin yüzyıllardır sürdürdüğü bir anlayıştı.
Teknolojik güçlerinin verdiği ukalalıkla ülkelerin iç işlerine karışmak, iktidarları devirmek veya kendi çıkarlarına hizmet edecek yönetimleri destekleyerek amacına ulaşmak emperyalist ülkelerin uyguladıkları genel taktikleridir
.
Dün olduğu gibi bu günde aynı oyunu sahneye koyuyorlar.
Yıllarca, İran ve Irak gibi iki Müslüman ülkeyi savaştırıp milyonlarca Müslümanın ölmesini seyretmişlerdi.
Ruanda’da milyonlarca insanı birbirine parçalattırıp sonra oyunu bitirmişlerdi.
Şimdilerde, Müslüman Yemen’i şeriatçı Suudilere bombalatıyor, Müslüman Pakistan’a, yine Müslüman Afganistan’ı saldırtıyorlar.
İlk önce savaştırıp, sonra barış getirdik diye ortaya çıkma taktiklerinden asla vazgeçmiyorlar.
Şimdi, Gazze’de barışı getirdik diye dünyayla alay ediyorlar.
Kendisini Nobel Barış ödülüne layık gören bu lidere “Mademki bu yeteneğiniz vardı. İki yıl boyunca bu kadar insanın ölmesini ve acı çekmesini niye beklediniz” diye soran yok.
Savaştırıp silah satan, barıştırıp mal satan bu zihniyet, Dünya bizden sorulur diye ülkelere parmak sallıyor.
Son yaşananlardan sonra İslam dünyasının ne kadar güçsüz ve çaresiz olduğunu üzülerek görmüş olsak da Sumud Filosuyla insanlık vicdanının hala ayakta olduğunun sevincini yaşadık.
1948’den bu tarafa vatanlarından koparılmak istenen Filistinlilerin yaşadıkları acıların bu barışla birlikte sona ereceğine kerhen inanmak istesek de kana ve zulme doymayan emperyalistlerin sözlerine güven duymadığımızı belirtmek isteriz.
Erdal Güzel
