MERHEM OLMALI
Öyle konuşmalara tanık oluyor ki insan, şaşmak bir tarafa, insanın adeta kanı donuyor!!! Ne oldu bize böyle? Nasıl bu hale geldik? Yediklerimizden mi? İçtiklerimizden mi? ya da duyarsızlığımızdan mı? Bilemiyorum. Herhangi biri, hepsi veya başka bir nedenden de olabilir. Ancak, İyi değil bu haller, hiç birimize de faydası yok. Hızla uzaklaşılmalı bu durumdan, ne söylediğimizi kulaklarımız iyi işitmeli, ağzımızdan çıkan sözün ise; geri dönüşü yok. Özellikle örnek, rol model olan toplumun öncüleri başta olmak üzere hepimizin yediklerimize, içtiklerimize, ne konuştuğumuza çok dikkat etmeliyiz. Oysa yaşadığımız bu zor günlerde rakamlar sürekli yer değiştiriyor, sinirler katlanmış, hoşgörü kayıp, empati göçmüş. Kısacası sıkıntı her tarafta. Gün geçmiyor ki, basında ürküten şu haber olmasın: "Şu ürünümüz, zehirli diye Avrupa'dan geri gönderildi." "Biz de onu imha ettik" diyor etkisiz yetkililer, inanırsan...
Bakıyoruz iki gün sonra o ürünün fiyatı yarıya düşmüş. Hangi ürün demeyin, hangi ürünümüz böyle değil deyin. Ucuz diye kapışın, ailece, ülkece hep birlikte zehirlenelim !!! Devlet de çarşaf çarşaf "katkılı, bozuk" yiyecek listesi yayınlıyor. Sanki görevi bu çivisi çıkmış sahtekârlığı önlemek değil! Liste de öyle az-buz değil, içinde her tür yiyecek bulunuyor, Biz bunları yiyoruz, görevliler hiçbir şey yapmadan oturuyor. Onlarca dernek, sendika, sözde sivil toplum kuruluşu var. Hemen hiçbiri bu "herkesin-hepimizin sorunu" ile ilgilenmiyor. Yetersizlik, torpil, sorumsuzluk bu kadar mı yaygınlaştı. Bana necilik, adam sendecilik, alıklık, düşünce yoksulluğu... Ne tür yaratıklar olduk, gerçek resmimize bakalım lütfen: Oniki ve sekiz yaşlarında iki çocuğun başını taşla ezmişiz, ölmüş. Müftü, oniki yaşındaki çocuğu baştan çıkarmış. Hoca, imam !!! Bir anne dört yaşındaki çocuğunu öldürüp çöplüğe atmış.
Üç beş örnek değil bunlar, her gün yaşatılan vahşet örnekleri. Lütfen, bir ayna alıp ona dikkatle bakalım ben-siz- hepimiz; Her gün yaşadıklarımızı düşünüp söyleyin, BİZ İNSAN MIYIZ? ZEHİRLENEN, PARÇALANMIŞ, İLGİSİZ BİR TOPLULUK. Geçmişten ders çıkarmadan, yarını nasıl inşa edebiliriz? Hatada tekrar ahmaklıktır. Bir millet aklını ve sorgulama yeteneğini doğru ve yerinde kullandığı müddetçe bütün zorlukların üstünden gelir. Aksi durumda her şeyini kaybeder. Kimi zaman eksildik sevdiklerimizin gidişiyle, kimi zaman çoğaldık hayatımıza birilerinin girişiyle. Ağladık bazen, gözyaşlarımızı harcadık boş yere, Biz neyi kaybettik; Estetik duygudan yoksun bir millet ne ahlaklı ne adil olabilir ve ne de maddi alanda büyük bir başarı gösterebilir. Bir milleti büyük yapan büyük ve erişilmez şeylerin peşinde koşmasıdır. Bir milleti büyük yapan maddi zenginlik değildir.
Zenginlik büyük millet olmanın doğal sonucu ve ürünüdür. Fakat bunu anlayacak akıl nerede! Gören yok, duyan yok. Biz neyi kaybettiğimizin, neden bu durumda olduğumuzun idrakinde değiliz. Bir ülke kar zarar hesabıyla büyük olmaz. Bir ülke pire için yorgan yakacak ideale ve ruh asaletine ulaştığında ancak büyük olur. Güneşli günler göreceğiz, Diyen güneşi gördümü acaba. Umutlu olmak umutla yaşamak Sonuçta umutla ölmek. Buna rağmen sımsıkı sarılmayı, merhem olmayı, insan olduğumuzu unutmadan insan gibi davranmayı asla unutmamalıyız.
Bir Yağmur Bekliyorum
Bir yağmur bekliyorum, kuruyanı ıslatsın
Bir yağmur bekliyorum, tohumlara can katsın
Bir yağmur bekliyorum, silsin kirlerimizi
Bir yağmur bekliyorum, bizi bize anlatsın.
Abdurrahim Karakoç
Hüsamettin AKSUNGUR
E. Maarif Müfettişi