KÜREĞİ ÇALDIRMAK
Narin. Kırılacak denli ince. Ünlü ozanımız Hasan Hüseyin Korkmazgil'in bir şiirinde dediği gibi,
"İncecikti,
Gül dalıydı.
Dokunsam kırılacakti.
Dokunmadım
Kurudu."
Oyun çağındaydi. Oyun oynayacaktı. Kur'an kursuna gönderdiler. Geleceğe ilişkin düşleri vardı. Kimbilir neler düşlüyordu? Küçücük yüreğine neler sığdırmışti.? Görmemesi gereken neleri görmüştü.Duymamasi gereken neleri işitmişti. Nelere tanık olmuştu? Tüm gizleriyle toprağa gömüldü.
Okula gidecekti. Kara toprağa girdi. Mavi önlük giyecekti. Tabutuna beyaz gelinlik konuldu. Çocuktu o. Gelinlik çağındaki kız değildi ki. Daha sekiz yaşında bir çocuk. Sekiz yaşında da ölünmez ki! Öldü işte. Tüm düşlerini, umutlarını, gizlerini gömdü toprağa.
Narin, öldürülen ne ilk çocuk ne de son çocuk olacak. Koruyamiyoruz çocuklarımızı. Onlara sahip çıkamıyoruz. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ne de güzel söylemişti: " Yurdu korumak, çocuklara sahip çıkmakla olur".
Geleceğimizin güvencesi çocuklarımız. Yaşama sevincimiz. Geleceğin yıldızı, mutluluk parıltısı onlar. Ülkemizi aydınlığa ulaştıracak güneşlerimiz çocuklar. Koruyamadik ,sahip çıkamadık sizlere.
Yıllardır çocuklar, tecavüze uğruyor, şiddet görüyor, küçük yaşta evlendiriliyor, işyerlerinde çalıştırılıyor. Sesimizi duyuramiyoruz. Yeterince tepki veremiyoruz. Toplum olarak suçluyuz.
Narin, onlarca çocuğun tecavüze uğradığında " Bir kerecikten bir şey olmaz" denildiğinde öldü. Narin , " "çocuğun rızası vardı" denildiği gün öldü. O zaman yeterince sesimizi cikarabilseydik bugün Narin, yaşıyor olacaktık.
Küreğimiz çalındığı gün aramaya çıksaydık, hırsızın ardına düşseydik durum başka olurdu.
Ağa’nın yeni evli oğlu bir sabah telaşla geldi:
“Küreğimi çalmışlar baba” dedi.
Ağa, oğlunu uyardı:
“Hemen git küreğini ara ve bul...”.
Küreğini çaldıran oğul, babasının yanından uzaklaştı gitti ama küreğinin peşine de düşmedi...
Bir süre sonra yine babasının yanına geldi:
“Atımı çalmışlar baba” diye ağlaştı...
“Küreğini buldun mu?” diye sordu Ağa...
“Ben, ‘atımı çalmışlar’ diyorum sen bana ‘küreğini buldun mu?’ diye soruyorsun baba” diye sitem etti oğlu...
“Git küreğini bul” dedi babası bir kez daha...
Oğul gitti, bir süre sonra iki göz iki çeşme ağlayarak geldi:
“Karımı çalmışlar baba” dedi dizlerini döverek...
Ağa sordu:
“Küreğini buldun mu?..”.
Oğlu isyankar bir ses tonuyla bağırdı babasına:
“Ben sana ‘karımı çalmışlar’ diyorum sen bana ‘küreğini buldun mu?’ diye soruyorsun, böyle saçmalık olur mu baba!..”.
Öfkeyle başını iki yana salladı Ağa:
“Küreğin çalındığında peşine düşüp bulsaydın ne atını çalabilirlerdi ne karını...”.
“Kötülüğün, alçaklığın, onursuzluğun sınırı yok.
İçinde bulunduğumuz koşullar içimizi karartsa da yine de içimizde aydınlığa kavuşacağımiza ilişkin umutlar var.
Bağışla bizi!
Zeki BAŞTÜRK