KARA DANTELLİ YALANLAR:
Kadınlığın Sessiz Çığlığına Dönüşen Şiirler
Uluslararası Yazarlar Buluşması'na şiiriyle katkı koyan Gülsüm IŞILDAR, imzalı kitabını armağan etme inceliğini gösterdi. Ben de en kısa sürede okuyarak bir değerlendirme yazısıyla yanıt vermek istedim bu inceliğe.
Gülsüm IŞILDAR, çeşitli zamanlarda çeşitli dergilerde ( Varlık Dergisi, Çinikitap, Sarmalçevrim, Akatalpa , Hayat )yayınlanmış şiirlerini derlemiş ve bir kitap haline getirmiş. Basımı Şenay Varlıoğlu Akdamar yayınları tarafından yapılan ve (64) sayfadan oluşan kitapta (51) şiire yer verilmiş. Küçük boyutlu ama sevimli bir yapıt. Hemen okumak isteği uyandırıyor insanda.
Gülsüm Işıldar, Kara Dantelli Yalanlar adlı şiir kitabında hem bireysel hem toplumsal belleklere sesleniyor. Kadın bakış açısının damgasını vurduğu şiirlerde; suskunluk, isyan, aşk, acı, aldanış ve direniş iç içe geçiyor. Kitabın adı , bu şiirsel dünyanın özünü taşıyor: “kara” bir gerçeğin, “dantel” inceliğiyle gizlenmiş, ama “yalan” olduğu fark edildiğinde acıtan katmanları...
Şairin dili yalın ama derin. Her dize, bir başka yaraya değiniyor. Gülsüm Işıldar’ın şiirlerinde sözcükler, süs için değil; yaşanmışlıkları, bastırılmış duyguları ve toplumsal çelişkileri ortaya sermek için var. Özellikle kadın olmanın ağırlığı, satır aralarına değil, doğrudan dizelere yüklenmiş.
Kitap boyunca şairin ironik ve sorgulayıcı yaklaşımı dikkat çekiyor. Sevgiyle büyütülmüş yalanlar, kutsanmış roller ve dayatılmış yaşamlar… Bütün bunlar şiirlerde hem bireysel bir öykü hem de toplumsal bir eleştiri olarak karşımıza çıkıyor.
Kara Dantelli Yalanlar, yalnızca bir şiir kitabı değil; aynı zamanda bir farkındalık çağrısı. Kadınların yaşadığı içsel çatışmaları, bastırılmış arzuları ve görünmeyen mücadeleleri görünür kılan bir metin. " Ölüm Tiryakisi" adlı şiirinde;
"Çok kalabalık olsam da
İçime kapanıklığımın kapısını
Çalacak kimse yok"
dizelerinde bu içsel çatışmaya tanık olunuyor.
Bu kitap, kadınlık hallerine dair şiirsel bir manifesto gibi okunabilir. Kadın ölümleri, toplumun kadına bakışını, değersiz görülüşünü eleştiriyor. Gülsüm Işıldar, şiirle hem suskunluğu bozan hem de sözün gücünü yeniden anımsatan bir ses olmayı başarıyor. " Adım Kadın" adlı şiirinde;
" Ey terinde mayalandığım dünya
Bir adım olmalı benim
Biri beni onunla çağırmalı "
dizelerinde bu çığlığı duyuyorsunuz.
Tüm suçu kadınlara yükleyenlere, kadını günah keçisi olarak görenlere de isyanını dile getiriyor:
" Beni kirli sananlar
Silin gözlerinizin kirini "
diyerek kadına kötü gözle bakanları yeriyor.
Kitabına adını veren Gülsüm Işıldar’ın “Kara Dantelli Yalanlar” adlı şiiri, kadın kimliğinin toplum tarafından nasıl biçimlendirildiğine, nasıl örselendiğine ve nasıl süslü bir suskunluğa hapsedildiğine ilişkin güçlü bir anlatıdır. Şiirin adı bile çok katmanlı: “kara” sözcüğü acıyı, yası ve gizlenen gerçekleri çağrıştırırken; “dantel” sözcüğü inceliği, kadınlığı ve süslemeyi simgeler. Bu iki sözcüğün birleşimiyle oluşan “kara dantel”, bastırılmış acıların estetik bir yalanla örtülmesi anlamını taşır.Şiirde geçen imgeler, hem bireysel hem de kuşaklar arası bir kadınlık anlatısını ortaya koyar.
Şairin sesi, bu şiirde hem içe dönük bir sorgulama hem de dışa dönük bir başkaldırı gibidir.
Ayrıca şiir, yalnızca bireysel bir isyanı değil, ortaklaşa bir farkındalığı da taşır: Kara dantelli yalanlar, yalnızca şairin değil; tüm kadınların üzerine örülmüş, şık ama boğucu bir örtüdür.
Tüm olumsuzluklara karşın yaşama tutunmaya, ayakta kalmaya çalışan kadınları da anmadan geçemez.
" Tutunamadığım dünyayı
Tutmaya çalışır".
Umutsuzluğa kapıldığı, kendini yalnız ve umarsız duyumsadığı anlarda tutunacak en sağlam dal "aşk"tır onun için. "Ismarladığum Endişeler " adlı şiirinde şöyle dile getirir düşüncelerini:
" Bütün renkler arasında bembeyaz kalan
Aşka tutunuyorum".
Ayrıca aşkın ölümsüzlüğüne inanır. Aynı şiirini ,
" Hayatı hüzne tabi kılan ölümse
Aşk da ölümün ölümsüzü"
dizeleriyle bitirir.
Sonuçta şiirin dili, hem yumuşak hem serttir. Tıpkı dantel gibi: İnce ama keskindir. Kadınların yaşadığı kırılganlıkla birlikte içlerindeki dayanıklılığı da anlatır.
Kitabını, " Kara Dantelli Yalanlar" şiiriyle bitirir. Son dizeleri çok dikkat çekici ve çok çarpıcıdır.
“Ne çok cinayet gördüm
Sevdiğim herkesle öldüm”

Şiir, bir travmaya tanıklık ediyor. “Cinayet” burada sadece fiziksel ölümleri değil, duygusal kırılmaları, ihanetleri, kayıpları, bastırılmışlığı da simgeliyor. Bu cinayetler; sevgiye, umuda, düşlere, hatta kadının kendiliğine karşı işlenmiş cinayetlerdir.
“Sevdiğim herkesle öldüm” dizesi ise bu acıların kişisel boyutunu ortaya koyuyor. Şair, yalnızca tanık değil; aynı zamanda bu kayıpların içinde kendi benliğinden de parçalar yitirmiş. Sevginin birleştirici değil, yok edici bir işlev kazandığı bir dünyadan söz ediyor.
“Nereye gideceğimi biliyorum
Zaten hep bildim
Bu yüzden mutsuzluğum”
Burada şiirin yönü daha içe dönüyor. Kaçışsız bir yazgı, bir alınyazısı duygusu beliriyor. Şair, yaşamının yönünü hep bilmiş ama bu bilgi ona özgürlük değil; ağırlık vermiş. Belki de kadınlara biçilen kaderi, yüklenen rolleri, içinde yaşadığı toplumun sınırlarını “hep biliyor” olması mutsuzluk kaynağı. Çünkü bilgi, bazen umarsızlığı, mutsuzluğu derinleştirir. Bu dize, bilmenin getirdiği bir tür karamsarlığı ve umutsuzluğu taşıyor.
Bu dört dize, şiirin karanlık ama derinlikli atmosferini çok etkili bir biçimde dile getiriyor. Kara Dantelli Yalanlar tanımlaması, tam da bu türden süslenmiş, estetikle örtülmüş ama acı dolu gerçeklikleri temsil ediyor. Şairin mutsuzluğu, rastlantısal değil; toplumsal, tarihsel ve hatta kuşaklar arası bir birikimin sonucu.
Bu şiir bir kadınlık ağıdı olduğu kadar, güçlü bir farkındalık çağrısıdır da. Kendini tanıyan, nereye gittiğini bilen ama bu yolun dikenli olduğunu da fark etmiş bir sesin anlatımıdır.
Kara Dantelli Yalanlar, yoğun atmosferi ve duygu derinliğiyle dikkat çeken; imgesel zenginlik açısından estetik bir şiir kitabı.
İçsel sorgulama ve kişisel hesaplaşma ağırlıklı yapısı, özellikle “bireyin kendi kendisiyle yüzleşmesi” temasını güçlü biçimde yansıtan bir yapıt.
Gülsüm IŞILDAR, sözcük oyunlarına da başvurur.
" Ağaç/sızım", " Düş/erken" ,
" Çün/küsüz" gibi şiir başlıklarıyla şiirine özgünlük katar.
" Deniz içip dağ tükürmek", " yol yorgunu dağ gibi ufalıyorum", " derisi yırtılan sesim" gibi benzetme ve kişileştirmelerle söz sanatlarına da yer veriyor.
Okunası bir kitap. Beğeneceğiniz şiirlerle dolu bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız.
İyi okumalar dilerim.
Zeki BAŞTÜRK