İşçilerin Vebali Sırtınızda!!!
Sivil tolum kuruluşlarının gelişmiş demokrasilerdeki yeri ve gücü yadsınamaz. Adeta demokrasinin lokomotifi gibidirler. Bunların en başında da sendikalar gelir.
Emeğin gerçek değerini bulamadığı toplumlarda gelir dağılımı bozulur, orta sınıf yok olurken sermaye daha da zenginleşir.
“Eski Türkiye”de çalışma hayatında önemli bir yere sahip olan işçi sendikaları “Yeni Türkiye”nin olmasa da olurları arasına girerek, varlığından ne gördük ki yokluğundan ne kaybederiz? denilir hale geldiler.
O eski sendikacılık 12 Eylül faşizminin tank paletleri arasında kum tanelerine döndü. Günümüzde her ne kadar ayakta durmaya, işçinin ve emeğin yanında olmaya çalışan gerçek sendikalar olsa da “yetkili” olarak pazarlık masasına oturan sendikaların hiç de yetki ve güçlerinin kalmadığı 2025 yılı için toplanan asgari ücret tespit komisyonunun çalışmalarını tamamlamasıyla ortaya çıktı. Yirmi iki bin yüz dört lira olarak belirlenen asgari ücret açlık sınırının da altında kaldı.
İktidar sahipleri yeni bir tarz yarattı: Yaşanan değil tahmin edilen enflasyon üzerinden belirlenmiş 2025 yılının asgari ücreti. Oysa 2024 yılı enflasyon oranı yüzde 45,28 olarak beklenirken -bu orana inanan da yok ya- asgari ücrete yüzde otuz zam yaptım demek çalışanları resmi olarak yüzde on beş oranında fakirleştirdiklerinin ispatıdır. Hem de vatandaşın yaşadığı enflasyonun bundan çok daha yüksek olduğunu herkes biliyorken…
Sayın cumhurbaşkanının “çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik” sözünün takdirini asgari ücretlilere ve emeklilere bırakıyorum.
Türk-İş, belirlenen bu asgari ücretin altına imza atmayacağını söyleyerek sorumluluktan kaçmaya çalışıyor. Anayasal yetkisini kullanarak meydanlara çıkacağını söylüyor. Oysa sırf sendikaya üye oldukları için işlerinden çıkartılan işçilerin hak aramak için iş yerlerinin önünde kurdukları çadırlarını bir kere dahi ziyaret etme cesaretini gösteremiyor birçok sendika başkanı. Doğrudan iktidara karşı olmaktan korkuyorlar. Masada oturmaya yetkili, karar almada yetkisiz olan sendika başkanlarının asgari ücret tespiti için toplanan pazarlık masasında olup olmamasının ne önemi var ki!..
Ülkemizdeki çalışanların %65’i asgari ücretli. Buna karşın çalışanların sadece %15’i sendikalı. Esas üzerinde durulması gereken mesele işçilerin neden sendikasızlaştırıldığı.
Sendikalı oldukları için işten atılan Agrobay işçileri, Binali Yıldırım'ın kendilerine “sendikadan çıkın” dediğini ifade etmeleri iktidarın tercihinin işçilerden değil patronlardan yana olduğunun en önemli göstergesi değil mi?
Sendika başkanları işçilerden kesilen sendika aidatlarıyla lüks yaşamlarını sürdürmek yerine emeğin, alın terinin hakkını alması mücadelesinde en ön saflarda olmalılar. Renklerinin sarıya dönmesine müsaade etmemeliler. Kemal Türkler ve Şemsi Denizer gibi sendikacıları kendilerine örnek almaları yeter.
İşçinin hakkını gereği gibi savunamayan sendika başkanlarına bir asgari ücret önerisi de bizden gelsin: Sayın başkanlar, siz de maaşınızı asgari ücret olarak alın.
Bunca çalışanın vebalini almak istemiyorsanız önce ülkedeki gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığı oranda olmadığını ispatlarıyla Çalışma bakanına anlatmaktan korkmayın. İsimleriniz farklı da olsa işçiden yana tavırda birlik olmalısınız.
Yoksa emeğin vebalinin altında kalır alın terlerinde boğulursunuz.