Çoşkun KÖYCÜ

Tarih: 18.03.2025 08:20

Hüseyin KÖYCÜ Oğlu Anlatıyor-2

Facebook Twitter Linked-in

       Kövcü önce bölgevi işgal eden işgalcilere karşı, sonra bölge halkının kalkınması için cehaletle, fakirlik ve yokluğa karşı, daha sonra da Şenkaya'nin ilçe olmasını hazmedemeyenlere karşı mucadele etmiştir. 
Babam Allah'ın rahmetine kavuştuğu zaman, en küçük evladı olan ben 22 yaşındaydım. Vatan ve millet büyük hiz met ve fedakârlıkları dokunan, kıymetli insan ve eşine az rastlanan bu Halk Lideri ile bilinçli olarak 14-15 yıl yaşama şansına sahip oldum. 
Çocuklar genellikle 8-10 yaşlarında "Babam her şeyi bilir", 15-20 yaşlarında "Babam çok bilmez, ben daha çok bilirim" derler. Sonraki yıllarda ise "Ah Babacığım, seni çok arıyorum" derler. Ben bu çocuklara benzemezdim. 7 yaşım dan 70 yaşıma kadar, babama hayran kaldım. O'nun hafıza ve zekā kuvvetine, duyduğunu öğrendiğini unutmayan yete neklerine imrendim. Daha O'nun küçük yaşlarında Kuran-ı Kerim'i hatmedip, rahle gezdirme törenine inanmakta zor-luk çektim. 


Güvenilir ve sevilen, saygı duyulan bir insan olan babam yaşantısı itibariyle sakin ve mütevazı bir kişiliğe sahipti. Tükenmeyen bir enerjiyle sabahtan akşama kadar eğitici konuşmaları ve uygulama çalışmalarıyla hizmet verme gayreti içinde bulunuyordu. Her adımı, her nefesi etrafındaki kişi lere bir temiz ruh, bir bereket, bir gelecek, daha iyi olma gücü veriyordu. Doğru bildiğini yapmaktan çekinmeyen, önüne çıkan engelleri mantık ve ikna yoluyla aşan bir toplum önderiydi. 
              "Hatasız insan olmaz" derler, elbette, fakat babamın bir hatası var mıydı diye de, sormaktan kendimi alamıyorum. Ben babamı tenkit edecek bir şey bulamıyor-dum. Verdiği görevleri başarılı bir şekilde yürütürdüm. Fakat aile içinde, başta annem olmak üzere ağabeylerim, babamın yaptıkları şeylerin bazılarından memnun kalmaz-lardı. Ailece daha çok yamalı giyi-nirdik. Babam "yama ayıp değil, kirli olması ayıptır", derdi. Şenkaya'da dışardan gelenler için bir eksik olmasın diye fırın, lokanta, kebap evi, manav, bakkal, züccaciye dükkânı faaliyetlerinde bulunurdu. Küçük yaşta buralarda hep hizmet verirdim, fa-kat bu konuda aile halkı çok yorulurdu, üstelik bu 
işletmeler hiç kar etmezdi. İkramımız boldu. 
"Ne Bileyim Oğlum Babanın İşleri" 
Yaz panayırlarında çadır kurmak için, dağda misatir ağırlarnak da gerekince evdeki kilim, yatak, yastık yani ge rekli ne varsa kağnı arabasına yüklenirdi. Dönüşte onların temizliği, onarılması bir hayli zorlukla halledilirdi. Annem hep söylenir babamın tutumunu hep tenkit ederdi. Bana da "ne bileyim oğlum, babanın işleri" derdi. Önceleri Pazar ve panayırlarım topluma fayda ve kazandırdıklarının farkında olmayan annem sonra halk evinde yapılan konferans ve konuşmalara katılınca hatasını anlamış oldu ve Babarna daha çok yardıma başladı. 
Hüseyin Köycü yeni ilçe yapmış olduğu Örtülü köyün de hafta pazarları ihdas etmekle beraber küçük bir ilçede panayırlar yapmayı düşünmüş, yaz ve güz panayırları olarak hayata geçirmiş, yöre halkının ticaretle, zanaatle, ziraatle uğ-raşmayı alışkanlık haline getirmiştir. Pazar ve panayırların beklene başarı ve devamlılığı için O'nun gayretleriyle ilgili o kadar çok anı vardır ki, Pazar veya panayırdan geriye götürülme durumu olunca hemen hemen o malların hepsini sa-tın alırdı. Bu tutumu çok kimseler tarafindan tenkit edilirdi. 
               Bu konuda Köycü'nün torunu Tokay Köycünün bir anısını buraya almayı uygun buldum: 
Yine bir güz Panayırı günlerinde, panayır kurulan yerde gezmekte ve panayır düzenini denetlemektedir. O zaman 8-9 yaşlarında torunun ile panayırda gezerken, köylerin birinden yaşlı bir köylü, kağını arabası ile bir miktar süs kabağı getirmiş ve panayırda bunları satmaya çalışmaktadır. Kağnı arabasını çeken öküzler ise biraz ötede hoş bir harman ye-rine bırakılmıştır. 
Yaşlı köylü akşam saatlerine kadar, getirdiği süs kabaklarından hiç satamamıştı. Hüseyin Köycü zaman zaman bu adamın yanına gele-rek, satış olup olmadığını sormaktadır. Nihayet akşamüstü yaşlı köylünün anına gelerek, süs kabaklarının tanesini kaç kuruştan vereceğini sorar ve yapılan pazarlık sonucu arabada bulunan 60 tane süs kabağını 10 kuruştan satın aldığını söyler ve parasını hemen öder. Yaşlı adam hem şaşırır hem sevinir. 
Hüseyin Köycü aldığı malları evine götürmesini ister ve ana cadde üzerinde bulunan evinin bahçesine torunun yardımıyla getirirler. Evinin bahçesinin içinden geçen bir su arkı vardır. Yaşlı adama hep-sini suya dökmesini ister. Adam şaşırmıştır ama is-teğine uyarak arabada bulunan tüm süs kabaklarını suya döker. Torunu bu duruna sa şırsa da suda yüzen kabakları seyretmekle meşguldür. Daha sonra torunu "Dede, kabakları neden suya döktürdün" dive sorar. "Bak evladın", der Hüseyin Kövcü, bu yaşlı adam kö-yünde bu kabakları yetiştirmek için ne emekler verdi. Sonra topladı, ertesi gün kağı arabasına yükleyerek kilometreler-evine çocuklarına yiyecek, giyecek alma amacında idi. Fakat olmadı. Bu kadar zahmeti ve emeği boşa gidecek ve Şenkaya panayırında aradığını bulamayacaktı ve belki bir daha gelemeyecekti. Hem bizim panayırımız kazandı, hem yaşlı köylü kazandı. "Benim bir miktar paramın gitmesi ilçem için hiç önemli değil, "dive torununu ikna etti. 
                      Ekonomik kalkınma için yaptığı çalışmalara bu olay guzel bir örnektir. Köycü'nün buna benzer belki yüzlerce icraatı vardır. Bu tutumu yine çok kimseler tarafindan tenkit edilirdi. 
Hüseyin Köycü'nün daha çok sayıda biraz cahil kişiler tarafından tenkit edilen yönleri vardır. Köycü'nün hayatı böyle insanının mutluluğu için mücadele ile geçmiştir. Bu mücadelede taraflar değişmiştir, ama Köycü'nün azmi hiç tükenmemiştir. Köycü önce bölgeyi işgal eden işgalcilere karşı, sonra bölge halkının kalkınması için cehaletle, fakirlik ve yokluğa karşı, daha sonra da Şenkaya'nın ilçe olmasını hazmedemeyenlere karşı mücadele etmiştir. 
Hüseyin Köycü, yaşadığı sürece doğrulara ve yanlışlara bakmış, bakmakla yetinmemiş, mücadele etmiş, seyirci kalmamıştır. Yaşamı tanımaya, anlamaya ve anlatmaya çalışımış
İnsanları yalnızlıktan ve ümitsizlikten kurtarmak için gayret ederken, onlara adaleti, tevazuu, barışı, onuru öğreten bir lider olmuştur. Hiçbir sahtekârla, yalancıyla, hırsızla, bozguncuyla bir an beraber olmamıştır. 
Önceliği Toplumun Refahıydı 
Toplumun yaşamını daha ileri düzeye ulaştırmak için bilgi ve birikimlerini ortaya koyarak çalışmaktadır. Resmi görevliler için elbette böyle olmalıdır. Bir de resmi hiç bir görev yetkisi olmadığı halde toplumsal hizmetleri Şenkaya ve köylerindeki insanların her konuda daha mükemmel ol-ması için gerekli her türlü çabayı Hüseyin Köycü gönüllü 
olarak üstlenmiştir. 
Hiçbir karşılık beklemeden ve yarar gözetmeden, dur durak bilmeden, gönüllü çalışan Hüseyin Köycü'nün çoğu zaman bazı kişi ve çevreler tarafından yadırgandığı olmuş-tur. Maalesef bu kişiler tarafından hemen ya akılsız, ya da işgüzar diye adlandırılmış, "Adam gerçekten akıllı, hizmet diye yaptığı bu çalışmalardan ve kurduğu ilişkilerden acaba ne çıkar sağlayacak?" diye kuşkuyla izlenmiş ve dedikodusu yapılmıştır. 
Toplumumuz içinde, günümüzde bile böyle olumsuz kişilere çok rastlanmamaktadır. Bu gönüllüyü toplumun, gö-nüllü olarak kabul edip, o gözle bakması hiç kolay değildir. Ama gönüllülük ve hizmet duygusu öyle bir ateştir ki bir kere insanın gönlüne düştü mü onu çok koşturur, çok çalış-tırır, bu uğurda çok bedeller ödetir. 
Babamın bu uğurda çok fedakarlık ve çok bedeller öde-diğine ben de şahidim. Tabii ailesini bir ölçüde ihmal eder durumdaydı. Örneğin ben liseyi, eniştemiz olan Kadir Yetimoğlu'nun evinde Konya'da bitirdim. Yediğim ekmeğin değerini hep bildim. Rahmet diliyorum. 

 "Sara" isminde ablam vardı. Öğretmen okulu öğrencisi olarak okuluna atla giderken attan düşmüş ve kolu kırılmış-tı. Bu durumda tabii okul öğrencisine sahip çıkmış olabilir. Hastaneye de yatırılmıştı. Bir yıl sonra Sara Ablamın ölüm haberini aldık. Ev halkı ağlama ve yas içinde olduğumuz durumda babamın bizim hissiyatımızda olmadığını sezin-ledim. Niçin babam ağlamıyor diye babama karşı değişik duygulara kapıldım. Küçüktüm, liderlerin bazı özelliklerinin farkında değildim. Büyüdükçe Hüseyin Köycü'nün liderlik vasıflarını görmeye başladım. Yaşım ilerledikçe babamın na-sıl bir kişi, nasıl bir baba, nasıl bir Şenkaya Lideri, ne derece büyük insan olduğunu algılamaya anlamaya başladım. Uzun boylu, kilolu fakat karizmatik bir yapısı vardı. Etrafındakileri etkileme gücü vardı. İstisnasız herkes en saygılı bir durumda bulunurdu. Aile içinde de aynı durumdaydık. Hiç bir zaman beni azarladığı ya da dövdüğü olmamıştır fakat yanında ök-sürmekten bile çekinirdik. Kişisel bütünlüğe sahip pozitif düşünür, kendine güvenir, cesaret verir, yüreklendirir, kişilere inanarak onlara da güven duygusu oluştururdu. 
Bana karşı da büyük güven duygusu vardı. Küçük yaşta olmama rağmen, dükkânın idaresini bana bırakmıştı. Or-
Hiçbir karşılık beklemeden ve yarar gözetmeden, dur durak bilmeden, gönüllü çalışan Hüseyin Köycü'nün çoğu zaman bazı kişi ve çevreler tarafından yadırgandığı olmuştur. Maalesef bu kişiler tarafından hemen ya akılsız, ya da işgüzar diye adlandırılmış, "Adam gerçekten akıllı, hizmet diye yaptığı bu çalışmalardan ve kurduğu ilişkilerden acaba ne çıkar sağlayacak?" diye kuşkuyla izlenmiş ve dedikodusu yapılmıştır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —