GÖLGE ETMEYİN,YETER!
Geniş, büyük, görkemli bir salon. Salonda umutla bekleşen onlarca yargıç ve savcı adayı. Kura çekimi yapılacak. Kurada adı çıkan şanslı kişiler, mesleğe adım atacak.
Hepsi merakla, umutla adlarının okunmasını bekliyor. Çünkü okul sıralarında yıllarca dirsek çürütmüşler. Ailelerinin onca yoksulluklarina karşın verdikleri destekle okumuşlar. Aileleri yememiş onlara yedirmiş, kendileri giymemiş onlara giydirmişler. Ellerinde, avuçlarında ne varsa çocuklarının geleceği için harcamişlar. Bugünlere getirmişler.
Tüm umutlarını, geleceklerini burada yapılan kura çekimine bağlamışlar. Adı okunanlar, sevinçli, mutlu. Çığlık atarak, yanındakilere sarılarak belirtiyor sevincini , coşkusunu, mutluluğunu. Adı okunmayanlar, kulak kesiliyor sunucunun sesine. Belki adı okunuyor diye merakla bekliyor.
Umut bu. Umut tükenmeyen bir hazine. Umudunu hiç yitirmiyor bekleyenler. Gelecekleri bu kuraya bağlı. Mesleğe adım atacaklar. İş bulacaklar. Gelecekleri kurtulacak. Anne ve babalarına, kardeşlerine yardım edecekler. Ailenin umudu, gururu onlar. Yaşamı düzene girecek. Kimsenin eline bakmak zorunda kalmayacak.
O da ne? Kura çekimi sırasında iktidar partisinin meclisteki sözcüsü giriyor araya. Onlarca kişinin gözlerinin içine bakarak yegeninden söz ediyor. "Yeğenim de burada. Size bir selam versin. " diyerek tanıtıyor bu şanslı yeğenini. Şanslı yeğen, ayağa kalkıyor. Yüzünde gülücükler saçarak kendini gösteriyor. Biraz sonra adı okunuyor bu şanslı yeğenin. Doğudaki illerimizden birine atanıyor.
Kurada adı okunmayan ve bir tanıdığı olmayanlar ne düşünmüş olabilir o anda? Atanmamanin üzüntüsünü mü, şanssız oluşunu mu? Yoksa bir tanıdığının olmayışıni mı? Bir okur olarak siz kendinizi orada olup da adı okunmayanlarin yerine koyunuz. Sizler ne düşünürsünüz? Ne söylersiniz kendi kendinize?
Benim usuma Büyük İskender ile bilge kişi Diyojen arasında geçtiği söylenen olay geldi. Gerçekten yaşanmış mıdır? Bilemem.
Korint'e gelen Büyük İskender, Diyojen'i ziyaret etmiş ve bir dileği olup olmadığını sormuştur. O ise bu soruya “Gölge etme başka ihsan istemem.” yanıtını vermiştir.
Büyük İskender, adından anlaşıldığı gibi güçlü bir kraldır. Diyojen ise bilge kimliği ve kişiliğine karşın sokaklarda yatıp kalkan, aç susuz yaşayan yoksul biridir. Buna karşılık, kendisine sunulan isteği kabul etmemiş, bugün dilimizde pek çok sık kullanılan bir deyimi kazandırmıştır: " Gölge etme, başka ihsan istemem."
Verdiği yanıtın gerçek anlamı ise, işaret parmağıyla güneşi göstererek, "Benden bana veremeyeceğin şeyi esirgeme" biçimindedir.
Yöneticiler, bizden aldıklarını ( vergilerimizi) bize verirken bir armağan, bir lütuf, bir iyilik gibi sunuyorlar. Selde, depremde, yangında, terörle savaşta can ve mal kaybına uğrayanlara tepeden bakmaları, kendi ceplerinden veriyormuş gibi davranmaları mağdurları daha çok üzüyor, daha çok yüreklerini acıtıyor.
Biz de bizi yönetenlere Diyojen gibi yanıt veriyoruz. "Gölge etmeyin yeter, sizden başka bir şey istemiyoruz."
Zeki BAŞTÜRK