ESKİ DEFTERLERİ KARIŞTIRMAK ÇÖZÜM MÜ?
Halk arasında sıkça kullanılan ve benim de beğendiğim bir söz vardır: " Müflis ( iflas etmiş) bezirgan ( tüccar) eski defterleri karıştırır."
Gerçek anlamıyla kullanıldığında, tüccar, züğürtleyince "acaba birinde alacağım kalmış mıdır?" diyerek defterlerini gözden geçirir. Mecaz anlamda kullanıldığında ise, zamanında önemli görevlerde bulunmuş olanlar, gözden düşünce, yetkileri elden gidince geçmişteki anılarla övünürler.
İktidarın söyleyecek sözü, seçmeni oyalayacak bir vaadi kalmadı. O nedenle, çözümü muhaliflerin içini karıştırmakta ya da eski günleri anmakta buldu. İktidarını sürdürmenin, muhalif kişi, STK ya da muhalefet partilerinin içini karıştırmak, onları birbirine düşürmek, biraraya gelmelerini önlemekte olduğunu gördü. Umudunu ve geleceğini buna bağladı. Kimileyin bu ayrıştırmayi cumhuriyetin ilk yıllarına dek götürmektedir. Şimdilerde ise ana muhalefet partisinin içini karıştırmak için çabalıyor. Bir bakıyorsunuz gelecekte aday olacaklar üzerine söylemler geliştiriyor, bir bakıyorsunuz genel başkanların arasını açmaya çalışıyor. Ancak böyle olursa aradan sıyrılacağini umuyor.
Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene biner. Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturur.
Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark eder. Çiftçi, yol boyunca her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırır, sonra tekrar ayakları arasına yerleştirir.Bu durum yolculuk boyunca devam eder.
Mühendis, çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikâyesini sorar.
Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar” diye yanıtlar.
Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sorar.
Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler. Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar. Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum. Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar. Ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” der.
Mühendis, çiftçinin düşünce şekli karşısında şaşkınlığa uğrar.
Mısırlı yaşlı çiftçinin bu anlattıkları, daha sonra siyaset stratejisinde “Fare Çuvalı Teorisi ” olarak kabul edilir.
Emperyalist devletlerin gariban ülkelerde oynadıkları oyunlar, “Fare Çuvalı Teorisi” ile açıklanmaya başlanır.
Sömürülecek ülkeler, öyle uzun süre “huzur ve istikrar” içinde bırakılmaz. Fitne çıkarılır, terör azdırılır.
Nasıl köylü, fare çuvalını sallayınca fareler çuvalı kemirerek delip dışarı çıkmayı bırakıyor birbirleriyle kavgaya tutuşuyorsa, geri kalmış ülkelerde sistematik olarak çıkarılan karışıklıklar da ulusların uyanmasını engeller.
Yükselen enflasyon, pahalılık, düşük ücretler, alım gücünün azalması, artan işsizlik, her şeye yapılan zamlar, orman ve otel yangınları, ölen bebekler, çocuklarının eline bakan emekliler, geleceğini yurtdışında arayan gençler, iktidarın söyleyecek sözünün kalmadığının birer somut göstergesi. O zaman tek çözüm eski defterleri karıştırmak. Muhalefeti birbirine düşürmek.
Ancak, korkunun ecele yararı yoktur. Eski defterleri karıştırmak çözüm olsaydı hiç iflas etmiş tüccar kalmazdı. Yeni projeler, yeni çözümler, yeni öneriler yoksa , yapılacak bir şey de yok. Artık, yeni öyküler yazma yazmanı. Sonu mutlulukla bitecek öyküler .
Zeki BAŞTÜRK