EDİRNE MÜDAFASINDA ERZURUM'LU MEHMET ŞÜKRÜ PAŞA :
( EDİRNE FATİHİ)(1857-1916) ERZURUM'LU büyüklerimizden dir. “Türk Milleti Asker Millettir!” sözünün temsil etmiştir. Şükrü Paşa;Osmanlı İmparatorluğunda çok önemli kumanda'nlıklarda bulunmuştur. 1912-1913 Balkan Harbinde Edirne Müdafaasın da gösterdiği gayretle başarı kazanmıştır.
Erzurum'un (Ayabakan) ailesinden (Kıdemli Yüzbaşı) Mustafa Bey ve Muhsine Hanımın tek evladıdır 1857’de Erzurum’da dünyaya gelmiştir. Babasınında subay olmasından olacakki küçüklüğünden itibaren
askerliğe büyük ilgi duyar ve Erzincan Askeri İdadisinde tahsile başlamış ( askeri orta okul)a girer.Kısa süre sonra babası vefat eder. babasının ölümünden sonra annesinin tekrar evlenir küçük Şükrü hayata küser çevresinden uzaklaşır.Kendine başka yol çizer İstanbul’da Sütlüce Topçu Okulu’na 1879 senesinde girer. TOPÇU TEĞMEN olarak Harbiye’den mezun olur.Harbiye’deki öğrenimi sırasında matematiğe olan ilgisini gören hocaları onu taktir ederler. Serasker (Genel Kurmay Başkanı ) SAİP Paşa tarafından Almanya’ya, öğrenimini daha da yükseltmesi için bir gurup la Almanya ya gönderilir. Almanya da İmparatorluk Üçüncü Topçu Hassa Alayı’na (sadece Padışah'ın koruma ve resmi hizmetleri ile görevlendirilir ve dört seneden fazla Prusya’nın büyük askerler yetiştiren Potsdam Garnizonu’nda eğitim gördükten sonra, 1880 senesinde ÜSTEĞMEN'LİĞE, 1882’de YÜZBAŞI'LIĞA, 1883’de KIDEMLİ YÜZBAŞILIĞA terfi etmiştir.
İSTANBUL'A dönüşünde, pekçok yerlerde askerî talim ve terbiye ÖĞRETMEN'LİKLERDE bulunur.
1887 senesinde BİNBAŞI RÜTBESİNİ alır. Süvari Korgenerali İMRAHOR MANASTIR'LI ; Nuri Paşa’nın kızı ZAFER RABİA ile evlenir. Bu evlilikten Sabiha, Kerim, Mediha, Saime, Hayrünnisa, Feride, İhsan, Şereffünnisa, Osman adında ikisi erkek,, yedisi kız olmak üzere dokuz evlât sahibi olurlar, beşi daha çok küçük yaşlarda muhtelif yaşlarda ölmüşler.
1888 senesinde YARBAYLIĞA, 1889’da ALBAYLIĞA terfi eder ve 1893 tarihinde 36 yaşında TUĞGENARELLİĞE yükselir. Almanca, İngilizce ve Fransızca lisanlarını çok iyi bildiği, için mesleğindeki ilerlemeleri düzeni biçimde olur, farklı askeri görevlerle birlikte HARBİYE ve DARÜŞAFAKA okullarında, matematik ve lisan derslerinde öğretmenlik yapmış.Zamanın önemli Matematikçisi Salih Zeki, Şükrü Paşa’nın yetiştirdiği öğrencilerinden öğrencilerindendir.
Balkan Savaşı Öncesi Şükrü Paşa topçu komutanı olarak tayin edildiği ve TUĞĞENARELLİKTEN, ORGENARELLİĞE kadar olan zamanı askerlik hizmetlerinin hepsini EDİRNE'DE geçirmiştir. Ordu müfettişliği görevi sırasında bütün hedefi örencisi gençlerin başarılı olmaları için mücadele etmiş gösterdiği büyük ilgi ve çabası ve evinin yetişkin genç kurmay subayları ile dolup boşalması yüzünden onu kıskananlar tarafından şikayet edilen ŞÜKRÜ PAŞA ne yazıkki,1905 senesinde Selanik’e sürülür. Prusya ordusu misali üstün bi disiplin içinde eğittiği Edirne’deki İkinci Ordudan sonra SELANİK ’teki üçüncü ordu onun gayretli yetiştirmesi sonunda kısa bir zamanda değişir ve askerlik hayatındaki disiplinli çalıştırması sonunnda, ileride alacağı “EDİRNE MÜDAFAİİ” lakabından önce, ordu ve çevresinde,titizliği dolayısıyla Deli Şükrü Paşa olarak ün salar.
ŞÜKRÜ PAŞA çok dürüst bir o kadarda cesur bir asker olarak üst makamlara karşı bildiklerini çekinmeden söylemeyi vatan borcu bilmiş...
hükümdarına hem de milletine olan sadakatini birleştirerek namusu ve cesareti sayesinde büyük bir hizmet ifâ ederek millet ve devlet arasında kardeş kanı dökülmesine mâni olmuştur. Bu hizmeti üzerine 1908’de MAREŞALLIĞA yükseltilen ŞÜKRÜ Paşa’nın rütbesi, Meşrutiyetin ilânından sonra yapılan “ASKERİ RÜTBELER Tasfiyesi’nde” KORGENARLLİĞE indirilir ancak, 1912-1913 BALKAN Harbinde EDİRNE , Müstahkem( donatılmış) Mevkii’nde yaptığı kahramanlıklar ve müdafaa sonrası tekrar ORGENARELLİĞE yükseltilmiştir.
Balkan Savaşları ve Şükrü Paşa
1908 senesinde Meşrutiyetin ilanı ile İstanbul’a gelen Şükrü Paşa, 1912 senesine kadar Redif (Süvari Birlikleri) Müfettişliği, Çanakkale Boğazı Muhafızlığı gibi çok önemli askeri görevlerde bulunmuş ve Balkan Harbinin öncesinde Edirne Müstahkem Mevkii Komutanlığına tayin edilir. Askerlik hayatının üstün başarılı şerefli vazifesine tayin olunduğu zaman, ŞÜKRÜ Paşa, dan Edirne’nin kırk gün müdafaası sırasında istenir ve savaş süresince teçhisattan askerleriyle yiyecekten mahrum kalırlar
Süpürge tohumundan yapılmış ekmek, at eti, kurbağa dan başka yiyecek bir şey olmadığı,için bu sıkıntıları gören düşman teslim olmalarını teklif edeler ancak aç durmaya devam eder ancak düşmanın teklifini reddeder ,karşısındaki düşman hükümetinin her türlü desteğine sahip ve refah içindeki Bulgar ve Sırp ordularının saldırılarına 5 ay 5 gün yardım almadan EDİRNE'Yİ teslim etmez ancak..!
Yokluk ve sefaletin kol gezdiği, cephane'nin bittiği Şükrü Paşa, umudunu hiç kaybetmez, çevresindekilere cesaret verir askerne cesaret kaynağı olur. Cephede can pazarı yaşanmasına rağmen rağmen o tebliğler yayımlayarak şehir halkına moral verir. Harbin en şiddetli anında ; “DÜŞMAN HATLARIMIZ GEÇTİKTEN SONRA ÖLÜRSEM, KENDİMİ ŞEHİT KABUL ETMİYORUM. BEN MEZARA KOYMAYIN. ETİMİ İTLERE ve KUŞLARA VERİN ÇEKE ÇEKE YESİNLER. MÜDAFAA HATTIMIZ BOZULMADAN ŞEHİT OLURSAM, KEFENİM,LİFİM ve SABUNUM ÇANTAMDADIR Beni bu mahalde gömün ve gelen nesiller üzerime bir ÂBİDEd dikeceklerdir.” diyerek üzüntüsünü anlatır bu son karakolun bekçisi olarak en yiğit tavrını ortaya koyar. Bu zor İmkânsızlıklar içinde hiç eseflenmeden, şikâyet etmeden o sadece vazifesini yapan Şükrü PAŞA,söylediği bu cesur sözler, ne kadar cesur yiğitli âdeta tarif etmiştir.Bu cesur konuşmadan sonra. Etrafındaki, askerler de cesaretlenerek bu inançla düşmana saldırırlar bu mukavemetle, EDİRNE MÜDAFAASI TARİHE ALTIN HARFLERLE YAZILDI. ŞÜKRÜ PAŞANIN, Bu kahramanlığına düşman bile hayranlığını gizleyemez. PAŞANIN, bu imkânsızlıklar içinde yapmış olduğu müdafaa, o dönem cesaret timsali olmuştu savaşın ilk günlerinden itibaren bütün cephelerden bozgun haberleri gelirken, teslim olmayan, bozguna uğramayan sadece Edirne vardı. Bu direniş milletin mücadele azminin canlı kalmasını sağladı, imkânsızlıklar içinde de bir her türlü başarının yapılacağını isbatlamış
imdat ve yardım ümidinin kalmaması ile anında Selimiye Camii gibi şaheserlerin yok edilmemesini önlemek kaygısıyla teslim olmayı uygun bulmamış.
ŞÜKRÜ PAŞA'NIN Edirne’deki kurmayı Kazım (KAZIM KARABEKİR Paşa), REMZİ (Remzi YİĞÜGÜDEN Paşa) ve FUAT (BERLİN Başkonsolosu) olmuşlardır.
26 Mart 1913 sabahı Bulgar Komutanlığına bir subay göndererek kalenin teslim teklifini yapan ŞÜKRÜ Paşa, aynı gün öğle vakti, Bulgar Komutanı General İvanof saygı ile karşılar ve kılıcını sıradan bir biçimde PAŞA teslim alır. Aynı gün Edirne’ye gelen Bulgar Çarı Ferdinand askeri merasimle kılıcı şanlı sahibi
ŞÜKRÜ PAŞAYA ,taktim eder. EDİRzNE müdafaası bütün Avrupa ÜLKELERİNDE övücü çok yazılar ve resimler yayımlanıt ve eğitim gördüğü Almanya askeri hayatını yakından izlemişler ki PAŞANIN anıtlar dikilmiş.
BALKAN Savaşı Sonrası Şükrü Paşa , tüm Dünyada Edirne KAHRAMANI Şükrü Paşa’ya hayranlık ve saygı gösterilerin yerini kıskançlıklar almış. Parçalanmış imparatorluktan haset ve şahsi kıskançlıkların alabildiğine artması neticesinde, 6 aylık itibarlı, Bulgar yaverli, otomobil tahsisli bir Sofya esareti sonunda, Türkiye’ye dönen ünlü askere yapılan muamele Ne yazıkki ; “ Paşa, halk seni linç edecek ; uydurması ile huduttan itibaren perdeleri inik bir vagonla ve Sirkeci garından Şişli’deki evine kadar da, kapalı faytonla getirilmek zorunda bırakılmıştır.”
Edirne Müdafii ŞÜKRÜ Paşa, Sofya’daki günlerini matematik ve meslek problemleri çözmekle geçirerek avunmuş ve bunları bir kitap halinde o zamanın Veliahdı sonraki çar Prens Boris’e hediye etmiş, o da bunları Sofya Asker Müzesi’ne bağışlamıştır.
İstanbul’daki geri kalan hayatın da ömrünü Alman Kalis Kütüphanesi’nde ve evindeki mütevazı kütüphanesinde geçirir bu kahraman komutan ,emekli asker, son darbeyi de, kendi telif eserleriyle, senelerden beri topladığı kıymetli kitaplarının, emaneten durmakta olduğu bir akraba evinin Aksaray da çıkan yangında kaybeder
ŞÜKRÜ PAŞA,EDİRNE savunmasında yaşadığı açlık ve bakımsızlıktan yakalandığı müzmin siyatik hastalığının tedavisi için gittiği BURSA; kaplıcalarında zatürreeye yakalanır ve İSTANBUL'A dönüşünde 5 Haziran 1916 tarihinde evinde vefat eder.Yaşadığı sürece çevresine
küskün ve ruhen çöküntü içinde geçirir ŞÜKRÜ Paşa’nın, askerlik. süresince VATANI VE MİLLETİNİN BAŞARISI İÇİN CAN HİRAŞ MÜCADELE ETMİŞTİR. Anadolu'nun Birinci Dünya Savaşı’ndaki müttefikleri Almanlar, Avusturya ve Bulgar kıt’alarının da iştirakiyle büyük bir kalabalığın yollara taştığı millî cenaze töreni yapılmış, naaşı, zamanın Padişahı Sultan Beşinci Mehmet Reşat tarafından yaptırılır.Mevlâna Kapı’da, Merkez Efendi Mezarlığındaki mütevazi kabrine defnedilir.
BALKAN Savaşlarında Edirne’yi üç ay kahramanca savunduğu için tarihe Edirne Müdafii(Müdafaa eden) olarak geçen ŞÜKRÜ PAŞANIN, Anıtı 27 Temmuz 1998’de açılmış. Mevlana Kapı’da ,Merkez Efendi Mezarlığı’ndaki naaşı açılıştan üç gün önce (24 Temmuz 1998 ) alınarak buradaki anıt mezara konulur. ŞÜKRÜ Paşa Anıtının yapımına 5 Haziran 1989 tarihinde başlanmış ve 1600 m2’lik bir alanı kaplar.
ALLAH RAHMET ETSİN BÜYÜK KAHRAMAN! RUHUN ŞAD OLSUN. NOT: Memleketi Erzurum'da adına bir mahalle ve birde ilk okul olduğunu biliyorum
KAYNAKÇA:
Ord.Prof.Dr.Besim Darkot Edirne`nin 600. Fethi yıldönümü Armağını Kitabı (Türk Tarih Kurumu)