DÜNYA DİKEN ÜSTÜNDE
Savaşın Gölgesinde: Felaketin Adımları
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, insanlık tarihine kazınmış şu sözü, zaman ne kadar ilerlerse ilerlesin önemini koruyor:
“Zorunlu olmadıkça savaş bir felakettir.”
Bu söz, yalnızca bir askerin değil; bir devlet adamının, bir insancıl liderin, geleceği düşünen bir vicdanın sesidir.
Ne yazık ki bugün dünya, bu vicdanın uzağında, ateş çemberine dönüşen bölgelerle çevrili:
Bir yanda İsrail-İran arasında büyüyen ve tüm bölgeyi tehdit eden çatışma,
Diğer yanda Avrupa'nın ortasında dinmeyen Rusya-Ukrayna savaşı…
Ve perde arkasında küresel çıkarları uğruna savaşları körükleyen emperyal güçler: başta ABD olmak üzere…
İsrail - İran Savaşı: Barut Fıçısına Atılan Kibrit
İsrail ile İran arasında yıllardır süren siyasal ve ideolojik gerilim, artık doğrudan bir savaşa dönüşme eşiğinde. Bu çatışmanın en büyük bedelini yine halklar ödüyor:
Gazze’de çocuklar ölürken, Tahran’da sirenler çalıyor, Tel Aviv’de füzeler havada çarpışıyor.
Bu savaşın gerisinde yalnızca dinsel veya etnik farklılıklar değil, jeopolitik güç mücadelesi ve enerji kaynakları üzerindeki denetim savaşı yatıyor. ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteği, bölgedeki tansiyonu düşürmek yerine sürekli yükseltiyor. Bu savaş, yalnızca İsrail ve İran’ı değil; Lübnan’ı, Suriye’yi, Irak’ı hatta Körfez ülkelerini içine çekecek bölgesel bir felakete dönüşme riski taşıyor.
Rusya - Ukrayna Savaşı: Avrupa’nın Ortasında Yıkım
2022’de başlayan ve hâlâ süren Rusya-Ukrayna savaşı da son zamanların en büyük insani krizlerinden biri hâline geldi. On binlerce sivilin yaşamını yitirdiği, milyonlarcasının yerinden edildiği bu savaş, emperyalist hesapların doğrudan halklara ödettiği ağır bir faturadır.
NATO’nun Doğu'ya genişleme hamleleri, Rusya’nın yayılmacı refleksiyle birleştiğinde kıtanın ortasında yakıcı bir çatışmaya dönüştü. ABD ve Batı, "Ukrayna’yı destekliyoruz" derken bu savaşın uzamasına katkıda bulundu. Barışa değil, silaha yatırım yapıldı.
Emperyalizm: Barış Adına Savaş Satanlar
Tarih boyunca ABD emperyalizmi, "demokrasi", "özgürlük", "insan hakları" maskesiyle birçok coğrafyaya müdahale etti. Afganistan, Irak, Libya, Suriye derken şimdi gözler Orta Doğu’nun tam kalbinde.
ABD’nin yayılmacı politikaları, yalnızca savaş endüstrisini beslemiyor; aynı zamanda savaşların sürmesini güvence altına alıyor. Çünkü savaş, büyük şirketler için bir gelir, halklar için ise ölüm, yıkım ve göç demek.
Savaş uçakları satılıyor, barış bildirileri okunuyor. Milyar dolarlık silah anlaşmalarıyla uygarlık ’ ihraç ediliyor. Ama sonuç hep aynı:
Yetim kalan çocuklar, yıkılan kentler, kararan gelecekler…
Sonuç: Barış, Sadece Bir Umut Olmamalı
Atatürk, savaşın yıkıcılığını Çanakkale’de, Sakarya’da, Anadolu’nun her taşında yaşamış bir lider olarak şöyle diyordu:
“Yurtta barış, dünyada barış .”
Bu söz, yalnızca Türkiye’ye değil, tüm insanlığa söylenmiş evrensel bir çağrıdır.
Savaşın kazananı yoktur. Gerçek zafer, barışı kurabilmekte, insanı yaşatabilmektedir.
Dünyanın buna her zamankinden daha çok gereksinimi var.
Zeki BAŞTÜRK