ANADOLU' NUN HÜZÜNLÜ SESİ
GÜLAY HACER TORUK
Uluslararası sanat insani Prof. Dr. Hasan ERKEK'in bilgilendirmesi ve yönlendirmesi ile tanıştım Anadolu'nun hüzünlü sesi Gülay Hacer TORUK ile. Ataevler'deki Uğur Mumcu Salonunun girisinde karsiladi beni bu güleryüzlü, sıcakkanli, alcakgönüllü sanatçı. Kisa bir söyleşi yaptık Nomades grubunun ritim sazi, bestecisi, yorumcusu ve solisti ile.
Grubun adıni sordum öncelikle. Uzun uzun anlatti bana anlamını.

Nomades (ya da Türkçesiyle göçebeler) sözcüğü, Yunanca (nomás) kökünden gelir; “otlak arayan, dolaşan” anlamındadır.
Genel olarak yerleşik düzene geçmemiş, mevsimlere veya hayvan otlaklarına göre sürekli yer değiştiren insan topluluklarını tanımlar .Nomadlar, insanlık tarihinin en eski yaşam biçimlerinden birini temsil eder. Tarıma ve kentleşmeye geçmeden önce birçok toplum, avcılık, toplayıcılık veya hayvancılıkla geçinen göçebe yaşam tarzı sürdürüyordu.
Nomadlık sadece fiziksel göçle değil, kimlik ve aidiyet duygusundaki hareketlilikle de ilişkilendirilir. Çağdaş düşüncede “nomad” kavramı bazen, sabit kimliklere karşı özgür, dolaşan, sınır tanımayan insan tipi için de kullanılır.
Kalıplara sığmaz, sürekli dönüşüm içindedir.
Özetle, Nomades, yerleşik düzene geçmemiş, sürekli hareket hâlinde yaşayan; ya da metaforik anlamda, zihinsel ve kültürel olarak sınırları aşan insanlardır.
Gülay Hacer Toruk kimdir? diye sordugumda su yaniti aldım;
Gülay Hacer Toruk, İstanbul’da doğmuş, günümüzde Paris merkezli olarak yaşayan bir şarkıcı, besteci, yazar ve müzik öğretmenidir.
Geleneksel Anadolu müziği repertuvarına hâkim; klasik Türk müziği, halk müziği ve doğu-batı sentezlerini içeren bir yelpazede faaliyet göstermektedir.
Toruk’un müziği geleneksel ile çağdaşı birleştiren bir köprüye benziyor. Yani hem Anadolu’nun halk müzikleri, âşık-geleneği, Osmanlı saray besteleri gibi geçmiş eserlerden esin alıyor, hem de modern düzenlemeler, dünya müziği sentezleri ve çok sesli vokal teknikleri kullanıyor.
Ayrıca uluslararası projelere katılmış ve farklı müzik kültürleriyle etkileşime girmiş; Örneğin, Fransız film müziklerinde seslendirmeleri de bulunuyor.
Özetle: Müzik tarzı Türk halk ve klasik müzik geleneği , dünya müziği , çağdaş/vokal enstrümantal yorum bileşeniyle biçimlenmiş.
Çok yönlü bir sanatçı olan Gülay Hacer TORUK, salt şarkı söylemekle kalmıyor; besteliyor , yazıyor, öğretmenlik de yapıyor.
İstanbul doğumlu ve Paris’te yaşaması nedeniyle Doğu-Batı arasında köprü kuruyor.
Müzik repertuarı çeşitlilik taşıyor: Halk müziği, klasik müzik, dünya müziği, film müziği gibi farklı alanlarda da çalışmalarda bulunuyor.
Ses rengi , yorumlama biçimi bakımından “hüzünlü, derin, mistik” çağrışımlar uyandırıyor. Halk anlatıları, âşık şiirleri, mistik ilahiler gibi ögeler müziğini zenginleştiriyor.
Bu bilgilendirici ve aydinlatici söyleşinin ardından konser başlıyor. Grup beş kişiden oluşuyor. Sazlar , Bas tuba, ut saksafon, yan flüt ve def.
Yabanci müzik enstrümanları ile yerli müzik enstrümanlarini , nefesli calgilarla vurmalı çalgılari harmanlamislar . Gülay Hacer Toruk, grubun hem ritim sazcısı hem solisti. Kadife sesi, yanık ve hüzünlü yorumuyla Anadolu insanın çığlığını yansıtıyor. Anadolu ezgilerini, u,zun hava , Istanbul sarkisi ve Karacaoglan siirlerini yerelden evrensele taşıyor.
Bu içtenlikli, sıcakkanli, alcakgönüllü, sevecen insan, müziğin bağırıp çağırmadan da icra edilebilecegini gösterdi. Kutlarim seni. Sesine ,yüreğine sağlık degerli sanatçı. Sizi tanimak büyük onur.
Zeki BAŞTÜRK





