Yakup GÜLAÇTI (Emekli Öğretmen)

Tarih: 27.01.2025 18:02

Yine ihmal, yine ihmal…

Facebook Twitter Linked-in

             Yine ihmal, yine ihmal…
               Evinde büyütüp beslediği kedi veya köpeğini kaybedenlerin mahallenin muhtelif yerlerine astıkları “Kayıp aranıyor” ilanlarını görünce hep düşünürüm o insanlardaki canlı sevgisini. Onlar evlerindeki bu hayvanları kendilerinden biri gibi görerek sahip çıkar, korur ve kollarlar. Onların rahat etmeleri için her türlü tedbiri de kendiliğinden alırlar. Evcil hayvanlarına nasıl bakmalarıyla ilgili bir yasa veya yönetmelik olmamasına rağmen insani duygularıyla çocuklarına gösterdikleri ihtimamı onlara da gösterirler. Oysa ülkemizde, insanların gerek çalışma hayatında gerekse de sosyal hayatlarında korunmaları, kollanmaları ve maruz kalabilecekleri her türlü olumsuzluğa karşı kendilerini güvende hissetmeleri için önleyici tedbirlerin neler olması gerektiğini belirleyen yasalar olduğu halde canlarımızı koruyamıyoruz. Bunun suçlusunu da bulamıyoruz. Yani suçlunun olmadığı bir suçla karşı karşıya kalıp topu sağa sola atıyoruz. Kartalkaya’da yaşanan otel felaketi de bunlardan biri. 78 canımızı ihmaller sonucu kaybettik.
                   Ülkemizde yaşanan böylesi olaylarda yasal bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Yasa ve yönetmeliklerde her şey ayrıntılı olarak belirtilmesine rağmen uygulamadaki sorunlar, özellikle denetimsizlikle, felaketlere davetiye çıkarıyor.
2019 yerel seçimleriyle başlayıp 2023 seçimleriyle devam eden süreçte belediye yönetimlerinin çoğu muhalefetin eline geçince yetki baypasları başladı bu ülkede. Sanki muhalif belediyeler genellikle siyasal iktidarla bir şekilde ilişkisi bulunan iş insanlarının sahipleri olduğu işletmelere keyfi zorluklar çıkarıyorlarmış gibi düşünülerek belediyelerin yetkileri elinden alınmaya başlandı. Bazı denetimlerin doğrudan bakanlıkların yetkisinde olması şeklinde bir takım düzenlemelere gidildi. Sonuç ortada… Bakılmadan, incelenmeden uygunluk ve yeterlilik belgeleriyle işler yürütülmeye çalışıldı. İstenmesi gereken uygunluk belgeleri gereksiz bir ayrıntıya dönüştürüldü. Şimdi      sorumluluk kimde tartışmaları başladı. Sorumlular bulunamayınca da vicdanlar sızlamaya devam ediyor.
               Çok geriye gitmeden kamuoyuna mal olmuş örnekleri şöyle bir hatırlayalım: Balıkesir mühimmat fabrikasındaki patlama, 11 ölü. Beşiktaş gece kulübü tadilat yangını, 29 ölü. İliç maden faciası, 9 ölü. Amasra maden ocağında patlama, 42 ölü. Ankara tren kazası, 9 ölü. Çorlu tren kazası, 25 ölü. Aladağ öğrenci yurdu yangını, 12 ölü. Soma maden faciası 301, ölü… Bu örnekler o kadar çok ki buraya yazmak içimi acıtıyor. Bu davalardaki vicdanları yaralayan süreci tüm kamuoyu biliyor.
Albert Camus şöyle diyor: “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Ülkemizde insan hayatının bu denli ucuz olması demokrasi ve hukuk sistemimizin evrensel değerler düzeyine erişememiş olmasından kaynaklanıyor, diye düşünüyorum.  
         Oysa yasalardaki kurallar gereği gibi uygulanıp denetimler yapılsaydı belki de bunların hiçbiri olmayacaktı. Olaylar olup canlar gidince sorumlular da kayıplara karışıyor.
İşte tam da burada hukuk devleti normlarına uyulması sorunu karşımıza çıkıyor. Hepimizin bildiği gibi bizim herkesin uyması gereken bir anayasamız var. Makam ve mevkisi ne olursa olsun herkesin uyması gereken anayasayı koruması gerekenlerin uymadığı bir ülkede diğer yasa ve yönetmeliklere neden uyulmadığını, denetimlerin neden gereği gibi yapılmadığını sorgulamak havanda su dövmeye benziyor.
Başı sıkışanın sığınacağı limanı olması gereken adalet mekanizması, yasa ve yönetmelikleri uygulama noktasında kamu vicdanını rahatlatıcı kararları özgürce alabilmelidir. Her şeye rağmen adalete güven duyup böylesi felaketlerde kimlerin sorumluluğu varsa cezasını çekeceğine inanmak istiyoruz…  

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —