Öğretmenlerimiz
Bir “Öğretmenler Günü” daha geldi. Hepimiz öğretmenlerimizi arayacak, vefa borcumuzu göstereceğiz. Elbette insani değeri çok yüksek olan bu davranışın hayatın ilerleyen yaşlarında yapılmasının ayrı bir önemi vardır. Çocukluk ve gençlik yıllarında gereği kadar değerini anlayamadığımız öğretmenlerimizi geç de olsa anlamanın keyfini çıkaralım.

Atatürk ve Öğretmenlere Bakışı
Öğretmenler Günü’nün tarihi geçmişini uzun uzun anlatmak yerine Osmanlı’dan miras kalan cehaletin yenilmesi yolunda Cumhuriyet’in ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çabalarını ve öğretmenlere bakışını hatırlayalım.
Atatürk, yurt gezilerinde öncelikle okulları ziyaret eder, öğretmen ve öğrencilerle konuşmayı severdi. Ziyaret ettiği sınıflarda öğretmenin masasına asla oturmaz, öğrencilerle aynı sırayı paylaşırdı. Bir öğretmen kendisine yer gösterdiğinde şu sözleriyle öğretmene saygısını göstermiştir:
“Ben Cumhurbaşkanı dahi olsam, sınıfta öğretmenden sonra gelirim.”
Atatürk öğretmenleri Cumhuriyet’in sahibi olarak görüyordu. Onun şu sözleri bu yaklaşımın en açık kanıtıdır:
“Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Dünyanın her tarafında öğretmenler insan toplumunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.”
Maarif Kongresi ve İrfan Ordusu
Başöğretmenimiz Atatürk, Kurtuluş Savaşı devam ederken dahi ülkenin eğitimini düşünüyordu. Ordumuzun Sakarya’ya kadar çekilmesine yol açan Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerde, 16 Temmuz 1921’de Ankara’da Maarif Kongresi toplanmıştır. Atatürk cephedeki şartların ağırlığına rağmen kongrenin ertelenmesine razı olmamış, açılış konuşmasını bizzat yapmıştır.
Onun şu sözleri öğretmenliğe verdiği değeri göstermektedir:
“Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.”
Bugünkü Eğitim Sorunları
Geldiğimiz noktada öğretmenlerimize yeteri kadar sahip çıkabiliyor muyuz? Maalesef hayır. Köy Enstitülerinin kapatılması bunun ilk adımı oldu. Eğitim enstitülerinin fakültelere dönüştürülmesiyle öğretmen yetiştirmeye önem verilmek istendi, ancak eğitim akademileriyle süreç daha karmaşık hale geldi.
• Eğitim fakültelerinin programları değiştirilebilir, atanmak için yüksek lisans zorunluluğu getirilebilirdi.
• Kontenjanlar ihtiyaca göre belirlenerek atanamayan öğretmenler sorunu çözülebilirdi.
• Ancak iktidar, sorunu kökünden çözmek yerine yandaş atamalarla sistemi zedeledi.
Ücretli öğretmenlerin sorunları yıllardır çözülemedi. Keyfiyete dayalı yer değiştirmeler ve yandaş yönetici atamaları öğretmenler arasında rahatsızlık yaratmaya devam ediyor. Mülakat sisteminin yarattığı vebal ise hâlâ tartışmalı.
Öğretmenlerimizin Umudu
Anadolu’nun en ücra köşelerinden gelip Köy Enstitüleri sayesinde demokrat, laik ve Cumhuriyetçi olarak yetişen öğretmenlerin yerini farklı anlayışların alması üzücüdür. Yoksulluk içinde okuyup atanamayan, ücretli olarak kölelik şartlarında çalıştırılan öğretmenlerimizin sorunları çözülmelidir.
Görevi başında şehit olan öğretmenlerimize Allah’tan rahmet dilerken, halen görev yapanlara da “Umudunuzu kaybetmeyin” diyorum. Atatürk’ün hayalini kurduğu muasır medeniyet sizlerle yakalanacaktır.
Öğretmenler Günü’nüz kutlu olsun.





