9 Eylül
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş öyküsünü anlatmaya başlayınca hep 19 Mayıs 1919 diyerek başlarız söze. Ben ise biraz daha geriye, tarihsel sürece götürmek istiyorum sizleri.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1918’de İstanbul’un işgal edilmesi ve ardından 15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunan askerlerinin çıkması bardağı taşıran son damla olmuştu.
Ülkenin işgaline karşı Karadeniz Bölgesi’ndeki protesto ve direniş hareketlerinden rahatsız olan İngilizler, padişahtan bölgedeki başkaldırıların durdurulmasını istemişlerdi. Mustafa Kemal Atatürk bu yaşananları fırsata dönüştürmek için ordu müfettişliği görevine talip oldu.
Osmanlı Harbiye Nezareti (Milli Savunma Bakanlığı), Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekilerin Samsun’a gidebilmesi için 14 Mayıs'ta İngiliz İşgal Kumandanlığından “vize” aldı. (Kendi ülkende seyahat edebilmek için İngilizlerden vize almak zorunda kalmak, ne utanç verici, değil mi?)
16 Mayıs 1919’da Galata Rıhtımı'ndan, akşam üzeri, Rauf Bey tarafından uğurlandı Bandırma Vapuru. Bir motorla Kız Kulesi açıklarındaki Bandırma Vapuru'na bindi Mustafa Kemal Atatürk. Vapur İtilaf kuvvetlerince arandı. Mustafa Kemal’in dudaklarından dökülen ise gelecekteki kurtuluşun ön sözleriydi: “Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.”
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkılmış. 22 Haziran 1919’da tarihe Amasya Genelgesi olarak geçecek metnin ilk maddesinde; "Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir" denilmişti. Bunun ardından 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum'da toplanan kongrede manda ve himaye reddedilerek ilk kez ulusal bağımsızlığın koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verilmişti. 4-11 Eylül tarihleri arasındaki 1919 Sivas Kongresi’inde, “Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür” denilerek 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı gerçekleştirilmiştir. Bu arada İtilaf devletlerinin 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ederek Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nı basması ve vekillerin bir kısmını tutuklayarak Malta’ya sürülmesini de unutmamak gerekir.

26 Ağustos 1922 sabahı daha gün ağarmadan, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak) ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü), 1. Ordu Komutanı Albay Nurettin ile Kocatepe'deki gözetleme yerine geldiler. Saat 05.30–05.35 civarında topçuların tahrip ateşi ve piyadelerin yürüyüşe geçmesiyle başladı Büyük Taarruz. Yunan ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarıldı, Anadolu'daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha edildi veya esir alındı, kalan bölümü ise üç grup halinde kaçmaya başladı. Çalköy'de yıkık bir evin avlusu içinde Mustafa Kemal Paşa, Yunan ordusunu takip etmesi için Türk ordusuna tarihe geçen: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!” emrini verdi. 15 Mayıs 1919’da kirli ayaklarıyla İzmir’e çıkanlar 9 Eylül 1922’de denize dökülürken İzmir’in dağlarında çiçekler açıyordu.
9 Eylül günü Yüzbaşı Şerafettin Bey, Hükümet Konağı binasına bayrağımızı çekmiş, Kadifekale’de ve İzmir’in daha birçok noktasında Türk bayrağı yeniden dalgalanmaya başlamıştır. Yaşanan işgal yıllarının ardından; bayrağını gönderde, Türk süvarisini Kordon’da, Gazi Paşa’sını kentlerinde gören halkımızın duygularını anlatmaya kelimeler kifayetsizdir. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Hükümet Konağı balkonundan halka şöyle seslenir: “Başarı benim değil, sizin, milletindir.”
Anlayacağınız, Türk Ulusu olarak Malazgirt’le fethettiğimiz bu toprakları Kurtuluş Savaşı’yla vatan yaptık.
Geldiğimiz noktada iktidar sahipleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü kendilerine rakip gibi görmekteler. O’nu Türk ulusunun zihninden ve gönlünden silmek istiyorlar. O’nun mirasını bir bir ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Be hey gafiller, çabalarınız boşunadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu topraklara attığı bağımsızlık ve özgürlük tohumu çoktan yeşerdi. Sadece İzmir’in değil Türkiye Cumhuriyeti’nin her karışındaki dağlarında çiçekler açıyor şimdi.