9170,56%-0,08
39,24% 0,34
44,49% -0,03
4163,54% -0,19
6643,94% 0,00
Yapay Zekanın Bugünü ve Yarını:
Ozan Önal ile Vizyoner Bir Röportaj
Hazırlayan: Turan Recepoğlu
"Yapay zekayı sadece bir teknoloji olarak değil, stratejik bir güç olarak görmeliyiz."
Günümüzde yapay zekâ, sadece teknoloji dünyasının değil, ekonominin ve stratejinin de merkezinde yer alıyor. Türkiye de yapay zekâ alanında önemli adımlar atarak kendi teknolojik ekosistemini güçlendirmeye çalışıyor. Bu alandaki önemli isimlerden biri olan Ozan Önal, yapay zekâ ve makine öğrenimi üzerine uzmanlaşmış, akademik olarak doktora çalışmalarını sürdüren bir profesyonel. Teknik derinliğini vizyoner bakış açısı ve güçlü iletişim becerileriyle birleştiren Önal, karmaşık konuları anlaşılır bir dille ifade edebilmesiyle dikkat çekiyor.
Kendisiyle yapay zekânın bugünü ve yarınından Türkiye’nin bu alandaki durumuna; sektörel dönüşümlerden etik ve veri yönetimine kadar pek çok konuyu konuştuk. Ozan Önal, ayrıca yapay zekâya yeni başlayacaklara tavsiyelerini, kariyer perspektifini ve küresel teknoloji trendlerine dair öngörülerini de bizlerle paylaştı.
Yapay Zekânın Bugünü ve Yarını
Soru: Yapay zekâ son yıllarda büyük bir hızla gelişti ve günlük hayatımızda daha görünür hale geldi. Bugün geldiğimiz noktayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapay zekânın mevcut durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ozan Önal: Gerçekten de yapay zekâ son yıllarda inanılmaz bir ivme kazandı. Artık bilgisayarlar insan dilini anlıyor, sorulara mantıklı yanıtlar verebiliyor; görüntülerdeki nesneleri tanıyabiliyor ve hatta sürücüsüz araçları mümkün kılıyor. Önceden bilim kurgu olarak görülen pek çok şeyi bugün yapay zekâ ile gerçeğe dönüştürebiliyoruz. Bu gelişmelerin temelinde, büyük miktarda veriyi işleyebilen güçlü algoritmalar ve yüksek hesaplama gücü yatıyor. Elbette yapay zekâ hâlâ tam anlamıyla insan gibi düşünemiyor; daha çok belirli alanlarda uzmanlaşmış sistemlerden bahsediyoruz. Ancak geldiğimiz noktada yapay zekâ, laboratuvarlardan çıkıp günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda. Özetle, teknoloji dünyasında yapay zekâ artık merkezî bir rol oynuyor diyebilirim.
Soru: Peki geleceğe baktığımızda, yapay zekâ alanında bizleri neler bekliyor? Geleceğe dair öngörüleriniz nelerdir?
Ozan Önal: Önümüzdeki yıllarda yapay zekânın etkisi katlanarak artacak. Yapay zekâ uygulamaları hayatın her alanına daha derinlemesine nüfuz edecek: sağlıkta hastalıkları ortaya çıkmadan tahmin eden sistemler, eğitimde her öğrenciye özel uyarlanmış dijital asistanlar, ulaşımda tamamen otonom araçlar yaygınlaşabilir. İş dünyasında rutin ve tekrarlayan işler büyük ölçüde otomasyona geçecek, buna karşılık insanlar daha yaratıcı ve stratejik görevlere odaklanabilecek. Yeni meslekler ortaya çıkacak; örneğin veri etik uzmanları veya yapay zekâ eğitmenleri gibi rolleri daha sık duyacağız. Ayrıca yapay zekânın insan yeteneklerini tamamladığı bir döneme giriyoruz – insan ve yapay zekâ iş birliği norm haline gelecek. Tabii, bu gelişmelerle birlikte yapay zekânın güvenli ve etik kullanımı da çok daha fazla önem kazanacak. Genel olarak, yapay zekâ önümüzdeki on yılda tıpkı internet gibi toplumun yapısını kökten etkileyecek ve dönüştürecek bir güç olma yolunda ilerliyor.
Türkiye’de Yapay Zekâ
Soru: Türkiye bu teknolojik yarışta şu an nerede duruyor? Ülkemizin yapay zekâ alanındaki mevcut durumunu ve potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ozan Önal: Türkiye, yapay zekâ alanında çok büyük bir potansiyele sahip; genç ve dinamik bir nüfusumuz ve güçlü bir mühendislik birikimimiz var. Son yıllarda özellikle savunma sanayii başta olmak üzere farklı sektörlerde yapay zekâya ciddi yatırımlar yapılıyor; ASELSAN, TUSAŞ, BAYKAR gibi firmaların yapay zekâ destekli insansız hava aracı projeleri dünya çapında dikkat çekti. Finans, sağlık, ulaşım gibi alanlarda da yapay zekâ projeleri hız kazanıyor. Ayrıca devlet kurumları ve üniversiteler de önemli adımlar atıyor. TÜBİTAK’ın destek programları, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın stratejileri ve üniversitelerde açılan yapay zekâ ve veri bilimi bölümleri yeni nesil uzmanlar yetiştiriyor. Bütün bunlar, Türkiye’nin yapay zekâ yarışında ne kadar iddialı olduğunu gösteriyor. Doğru hamlelerle gelecekte yapay zekâda bölgesel bir lider, hatta küresel bir oyuncu olabiliriz. Ben Türkiye'nin hem insan kaynağı hem de vizyon olarak bunu başarabilecek kapasiteye sahip olduğuna inanıyorum.
Soru: Peki Türkiye’nin küresel ölçekte rekabet edebilmesi ve yapay zekâda daha ileri gidebilmesi için neler yapılmalı? Bu ekosistemi geliştirmek adına sizin önerileriniz nelerdir?
Ozan Önal: Türkiye’nin yapay zekâda daha ileri gitmesi için bence üç temel alana odaklanmalıyız. Birincisi eğitim: erken yaşlardan itibaren çocuklara algoritmik düşünme ve kodlama becerileri kazandırmalıyız. Üniversitelerde yapay zekâ ve veri bilimi programlarını yaygınlaştırmak, bu alanda uzman insan kaynağını artırmak çok önemli. İkincisi, Ar-Ge yatırımları ve girişimlerin desteklenmesi: hem devlet hem özel sektör yapay zekâ projelerine daha fazla kaynak ayırmalı. Yerli girişimleri teşvik ederek yenilikçi ürün ve teknolojiler geliştirmelerini sağlamalıyız. Üçüncüsü, veri ekosistemi: yapay zekâ gelişimi için gerekli olan kaliteli ve büyük ölçekli veriye erişimi kolaylaştıracak politikalar gerekiyor. Verinin güvenli ve etik kullanımını gözeterek, sektörler arası veri paylaşımını ve açık veriyi teşvik edebiliriz. Sonuç olarak, yapay zekâyı ülkemiz için stratejik bir öncelik olarak görmemiz gerekiyor. Doğru adımlarla Türkiye, yapay zekâ alanında çok daha güçlü bir konuma gelebilir ve bölgesel bir merkez haline gelebilir.
Sektörel Dönüşüm ve İstihdam
Soru: Yapay zekâ en çok hangi sektörlerde dönüşüm yaratıyor? Şu anda hangi alanlarda yapay zekânın etkisini en güçlü şekilde hissediyoruz?
Ozan Önal: Yapay zekâ aslında hemen hemen her sektörde bir dönüşüm başlatmış durumda, ancak bazı alanlarda etkisi çok belirgin. Örneğin, imalat/üretim sektöründe yapay zekâ ve robotik otomasyon verimliliği artırıyor; fabrikalarda tekrarlayan işler artık akıllı robotlar tarafından yapılıyor. Sağlık sektöründe yapay zekâ, tıbbi görüntüleme analizlerinde doktorlara yardımcı oluyor, hastalıkların erken teşhisinde ve yeni ilaç keşiflerinde süreçleri hızlandırıyor. Finans alanında bankalar ve fintech şirketleri yapay zekâyı risk analizi, dolandırıcılık tespiti ve müşteri hizmetleri (örneğin sohbet botları) için kullanıyor. Ulaşım sektöründe otonom araçlar ve trafik optimizasyon sistemleri büyük bir dönüşüm vaadediyor; sürücüsüz arabalar, akıllı trafik yönetimi ve akıllı şehir uygulamaları giderek gelişiyor. Perakendeden eğitime kadar pek çok alanda da kişiselleştirilmiş hizmetler yapay zekâ ile mümkün hale geliyor. Kısacası, yapay zekânın en güçlü hissedildiği yerler genellikle veri yoğun ve otomasyona elverişli sektörler, fakat zamanla tüm sektörleri etkileyeceğini söyleyebiliriz.
Soru: Bu dönüşüm iş dünyasını ve istihdamı nasıl etkiliyor? Yapay zekâ nedeniyle iş kayıpları yaşanacağı yönünde endişeler var. Sizce yapay zekâ işlerimizi elimizden alacak mı, yoksa yeni iş fırsatları mı doğuracak?
Ozan Önal: İstihdam üzerindeki etkisi tartışmalı bir konu ve bu endişeleri anlıyorum. Tarihsel olarak her büyük teknolojik devrim bazı meslekleri dönüştürmüş veya ortadan kaldırmıştır, ama aynı zamanda yeni iş alanları da yaratmıştır. Yapay zekâ da benzer şekilde tekrarlayan ve rutin işleri otomatikleştirerek bazı pozisyonları azaltabilir; örneğin veri girişi veya basit müşteri hizmetleri rollerinde insana daha az ihtiyaç duyulabilir. Ancak öte yandan, yapay zekâ yeni mesleklerin doğmasına da vesile oluyor: veri bilimcileri, makine öğrenimi mühendisleri, yapay zekâ etik uzmanları gibi roller son on yılda ortaya çıktı. Mevcut mesleklerin de yapısı değişecek, insanlar daha çok yaratıcılık, strateji ve insan ilişkileri gerektiren işlere yönelecek. Aslında yapay zekâ genellikle işleri tamamen ortadan kaldırmaktan ziyade onların içeriğini değiştiriyor; bizim asistanımız haline geliyor. Sıkça söylenen bir söz var: "Yapay zekâ sizin işinizi elinizden almayacak, fakat yapay zekâyı iyi kullanan biri alabilir." Bu bence durumu çok güzel özetliyor. Yani bireyler ve şirketler olarak yapay zekâyı bir tehdit olarak görmek yerine ona uyum sağlamamız ve gerekli becerileri kazanmamız gerekiyor. Sonuçta, bazı işler dönüşecek hatta kaybolacak, ama yerine yeni iş fırsatları gelecek ve iş gücünün bu dönüşüme uyum sağlaması kritik olacak.
Kariyer ve Tavsiyeler
Soru: Yapay zekâ alanına yeni adım atacaklara ne tavsiye edersiniz? Nereden başlamalılar ve kendilerini geliştirmek için nasıl bir yol izlemeliler?
Ozan Önal: Öncelikle sağlam bir temel oluşturmak gerekiyor. Matematik ve istatistik bilgisi bu alanın omurgası; özellikle lineer cebir, olasılık ve türev-integral gibi konuları anlamak ileride çok faydalı olacak. Programlama da şart – Python gibi bir dili öğrenmek ve aktif olarak kullanmak yapay zekâ projelerine girmenin anahtarı. Makine öğrenimi ve derin öğrenmeye giriş yapmalarını öneririm; bu konularda bugün birçok çevrimiçi kurs, kaynak ve topluluk mevcut. Küçük projelerle başlamak da çok önemli: örneğin basit bir veri kümesi alıp onun üzerinde bir tahmin modeli geliştirebilirler ya da temel bir görüntü tanıma uygulaması deneyebilirler. Teori kadar pratik yaparak öğrenmek en kalıcı yöntem. Ayrıca sadece teknik becerilere odaklanmasınlar; yapay zekânın etik boyutunu ve etkileyeceği sektörleri de anlamaya çalışmak, onlara daha geniş bir vizyon kazandıracaktır. Meraklı olsunlar, sürekli yeni şeyler öğrensinler ve denesinler. Hatalardan korkmadan, deneme-yanılma yoluyla ilerlesinler çünkü bu alan keşfederek öğrenmeyi gerektiriyor. Son olarak, özellikle gençlere şunu söylemek isterim: Türkiye’nin en büyük gücü yetişmiş insan kaynağıdır. Çok çalışıp üretirsek, dünyayla rekabet edebilecek düzeyde başarılara imza atabiliriz. Yapay zeka devriminin sadece takipçisi olmayın, aktörlerinden biri olun.
Soru: Sizce yapay zekâ alanında başarılı bir kariyer için hangi beceriler ve bakış açıları gerekli? Kendi kariyer yolculuğunuzda edindiğiniz en önemli ders ne oldu?
Ozan Önal: Benim kariyerimde edindiğim belki de en önemli ders, öğrenmenin hiç bitmediği oldu. Yapay zekâ gibi hızla gelişen bir alanda sürekli kendinizi güncellemeniz gerekiyor; yeni bir algoritma, yeni bir araç, yeni bir araştırma çıktısı her an karşınıza çıkabiliyor. Bu yüzden merak duygusunu canlı tutmak ve kendini geliştirmeye açık olmak şart. İkinci olarak, sadece teknik uzmanlık tek başına yeterli değil. Takım çalışması ve iletişim becerileri de çok önemli. Bir yapay zekâ uzmanı olarak fikirlerinizi farklı geçmişlerden gelen insanlara aktarabilmeniz, projelerde iş birliği yapabilmeniz gerekiyor. Çoğu zaman bir projede yazılımcılar kadar, sektör uzmanları, yöneticiler hatta tasarımcılar birlikte çalışıyor. Kendi deneyimlerimde, karmaşık bir konuyu sade bir dille anlatabilmenin başarıyı hızlandırdığını gördüm. Bir diğer kritik nokta da problem çözme yaklaşımı: karşılaştığınız sorunlara çözüm odaklı ve yaratıcı bir bakışla yaklaşmalısınız. Pes etmemek, hatalardan ders alıp devam etmek gerekiyor, çünkü inovasyonun yolu denemekten geçiyor. Son olarak, yaptığınız işe bir anlam katmak, bir vizyon sahibi olmak önemli. Sadece kod yazmak değil, o kodun hangi problemi çözdüğünü ve topluma nasıl bir fayda sağlayacağını düşünmek lazım. Kendi kariyerimde de hep “Bu teknolojiyle topluma nasıl bir katkı sunabilirim?” sorusunu aklımda tuttum. Bence bu bakış açısı, uzun vadeli başarı için belirleyici oluyor.
Küresel Teknoloji Trendleri
Soru: Son olarak, yapay zekâ dışında küresel teknoloji dünyasında dikkatle izlediğiniz trendler var mı? Sizce önümüzdeki dönemde geleceği şekillendirecek başka hangi teknolojiler ufukta görünüyor?
Ozan Önal: Yapay zekâ dışında da oldukça heyecan verici bazı teknoloji trendleri var. Birincisi, kuantum bilişim. Klasik bilgisayarların çok zorlandığı problemleri çözebilecek potansiyele sahip ve olgunlaştıkça hem yapay zekâ alanında hem de kriptografide adeta devrim yaratabilir. İkincisi, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve yeni nesil iletişim teknolojileri. 5G ve ileride 6G sayesinde milyarlarca cihazın birbirine bağlandığı bir dünyaya gidiyoruz. Çok yakında akıllı evler, giyilebilir cihazlar ve her ortama yayılmış sensörler sayesinde devasa bir veri akışı ve otomasyon olacak. Üçüncüsü, artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) teknolojileri. Gerçek dünya ile dijital dünyayı bir araya getiren bu yaklaşımlar eğitimden eğlenceye pek çok alanda deneyimlerimizi değiştirecek; son dönemde popüler olan metaversekavramı da bunun bir yansıması. Bunun yanı sıra biyoteknoloji ve genetik alanındaki gelişmeler de geleceği şekillendirecek gibi görünüyor. Gen düzenleme teknolojileri (örneğin CRISPR) sayesinde kişiye özel tedaviler, hastalıkların kökten tedavisi gibi ufuk açıcı imkânlar doğuyor. Son olarak, iklim kriziyle mücadeleye yönelik enerji teknolojileri çok önemli hale geldi. Güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli depolanması, akıllı şebekelerin yaygınlaşması ve temiz enerji inovasyonları da yakından takip edilmesi gereken alanlar. Özetle, önümüzdeki dönemde farklı disiplinlerde pek çok teknolojik atılım göreceğiz ve bu alanlardaki gelişmelerin birbiriyle kesişimi, dünyayı bugünkünden oldukça farklı bir yer haline getirebilir.
Turan Recepoğlu: Değerli görüşleriniz için teşekkür ederim.
ÖNAL: Ben teşekkür ederim. Umarım faydalı olmuştur. Gösterdiğiniz ilgi için tüm okurlara selamlar ve sevgiler.