Türkiye yeni bir ekonomik dönüşüm yasasına hazırlanıyor.
Bakanlıklar diyor ki:
"Sanayi sadece batıda yoğunlaşmasın, ülkenin her yerine yayılsın."
Kâğıt üzerinde harika bir fikir.
Ülke kalkınır, istihdam artar, bölgesel eşitsizlik azalır.
Peki aynı yasayı Didim'in penceresinden okuyunca ne görüyoruz?
Kocaman bir sıfır.
Evet, yanlış okumadınız:
Didim'e yine sıfır yatırım, sıfır sanayi, sıfır istihdam düşüyor.
Türkiye'nin batısında fabrikalar dağılırken
Didim'e tek bir çivi bile çakılmıyor.
Çakılmadığı gibi, Didim'in adını sanayi planlarında arasanız bulamazsınız.
Türkiye'nin dört bir yanında OSB'ler kuruluyor.
En küçük ilçeler bile 5 bin – 10 bin kişiye iş sağlayan sanayi bölgeleriyle büyüyor.
Peki Didim'de ne var?
Organize sanayi yok.
Küçük sanayi gelişmiyor.
Fabrika yok.
Üretim yok.
12 ay iş yok.
Ve bu tabloya rağmen siyasetçilerin yüzü bile kızarmıyor.
Fabrikaların Anadolu'ya taşınacağı bu yeni düzen tek bir soru ortaya çıkarıyor:
Neden Didim listede yok?
Neden Didim'e bir tane bile üretim tesisi planlanmıyor?
Neden Didim hâlâ 3 aylık turizme tutsak ediliyor?
Cevabı çok net:
Batıdaki fabrikalar ülkenin doğusuna, iç bölgelerine, gelişmemiş alanlara kaydırılacak.
Bu politika Didim gibi işsizliğin yüksek olduğu bir ilçe için büyük fırsat olmalıydı.
Ama Didim bu fırsata hazırlıklı mı?
Hayır.
Didim'in OSB'si var mı?
Hayır.
Fabrikaların gelebileceği planlı bir alan var mı?
Yok.
Siyasetçiler bu konuda bir girişimde bulunuyor mu?
Asla.
Didim'e fabrika gelmemesinin üç çıplak sebebi var:
"Görüntü bozulur, turist kaçar" diyenler aslında halkın ekmeğini kaçırıyor.
Bu statü OSB onaylarını tıkıyor.
"Fabrika gelsin, Didim kalkınsın" diye Ankara'nın kapısını aşındıran bir siyasetçi gördünüz mü?
Yok. Çünkü yok.
Birileri için Didim'in küçük kalması, fakir kalması, turizme bağımlı kalması daha kolay.
Yeni yasa fabrikaları dağıtacak da, Didim'i kim ayağa kaldıracak?**
Bugün Didim'de gençler iş bulamadığı için büyükşehirlere göç ediyor.
Aileler kışın gelir elde edemediği için borçla yaşıyor.
Emekçiler 3 ay çalışıp 9 ay bekliyor.
Yeni yasa ülkeye umut olabilir.
Ama Didim'e umut olması için birilerinin ayağa kalkması gerekiyor.
Didim'in önce şu soruya cevap vermesi lazım:
"Fabrika istiyor muyuz? Yoksa turizmin üç aylık sadakasıyla yaşamaya devam mı edeceğiz?
Türkiye'nin en güzel kıyılarından biri…
Ege'nin incisiydi, umut şehriydi…
Ama bugün Didim, turizm makyajının altında derin bir ekonomik çöküşü saklayan bir ilçe haline geldi.
Sokaklar kalabalık, oteller dolu, restoranlar tıklım tıklım görünüyor.
Peki sonuç?
Üç ay çalış, dokuz ay sürün.
Evet, sürün. Çünkü adına "mevsimlik istihdam" denilen şey, aslında mevsimlik yoksulluk demektir.
Didim'in kaderi yıllardır aynı:
Günü kurtaran siyasetçiler, hiçbir vizyonu olmayan yerel yönetimler, turizm adı altında ilçeyi tek sektöre mahkûm eden çıkar grupları…
Ve en acısı:
Kimsenin bu düzeni değiştirmeye niyeti bile yok.
Yıllardır aynı hikâye:
"Didim bir turizm kentidir, sanayi olmaz."
Ne kadar kolay, değil mi?
Bir cümleyle tüm bir neslin geleceğini çöpe atmak.
Oysa Türkiye'nin onlarca kıyı ilçesinde OSB var.
Turizm gelişiyor, sanayi gelişiyor, ekonomi büyüyor.
Peki Didim'de ne büyüyor?
İşsizlik. Göç. Pahalı hayat. Umutsuzluk.
Organize Sanayi Bölgesi yıllardır masalarda bekliyor.
Bakanlıklarda tozlanıyor.
Turizm lobisi sessizce bastırıyor.
Yerel siyasetçiler ise konu açılınca gözlerini kaçırıyor.
Çünkü OSB demek:
Yerel halkın güçlenmesi demek,
Ekonominin bağımsızlaşması demek,
Siyasetçinin "3 ay turizm oldu mu yeter" düzeninin bozulması demek,
Patronaj ağlarının çatlaması demek.
Kısacası OSB, birilerinin konfor alanını bozuyor.
Bu yüzden Didim'de sanayi yok.
Bu yüzden Didim'de istikrarlı iş yok.
Bu yüzden Didim'de gelecek yok.
Didim'de siyaset yıllardır aynı kısır döngüye sıkışmış durumda:
Çöp toplanmış mı?
Su kesildi mi?
Yağmur yağınca sel oldu mu?
Böcek ilacı yeter mi?
Allah aşkına…
Burası bir ilçe mi, yoksa bitmeyen bir köy muhtarlığı mı?
Didim'in kaderini değiştirecek tek bir stratejik proje yok.
Tek bir radikal vizyon yok.
Tek bir uzun vadeli ekonomik plan yok.
Siyasetçiler büyük düşünmüyor, çünkü büyük düşünenler koltuklarını kaybeder.
Mevcut düzen, seçmeni üç aylık turizmle oyalayıp geri kalan dokuz ayını yoksulluğa terk ediyor.
Ve kimse buna karşı çıkmıyor.
Çünkü herkes günü kurtarma peşinde.
Oteller yıllardır Didim'in "kurtarıcısı" olarak sunuluyor.
Gerçekte ise Didim'in kanını emen dev bir sektör haline geldi:
Personelin çoğu dışarıdan, sezonluk.
Yerliler üç ay asgari ücrete talim ediyor.
Tedarikçiler yerel değil, dışarıdan.
Kazanç ilçede kalmıyor.
Ekonomik çark üç ay dönüyor, sonra duruyor.
Oteller Didim'e ne veriyor?
Üç aylık iş.
Üç aylık umut.
Dokuz aylık sessizlik.
Bu mu kalkınma?
Bu mu ekonomi?
Didim'i turizme bağımlı bırakanlar, aslında ilçeyi yavaş yavaş ölüme mahkûm ediyor.
Gerçek Kalkınma 3 Aylık Turizmle Değil, 12 Aylık Üretimle Gelir**
Bugün Didim'de bırakın 10 fabrikayı, tek bir orta ölçekli üretim tesisi bile yok.
Turizm perdesi altında gizlenen bu kısır ekonomi, ilçeyi üç ay çalışıp dokuz ay bekleyen insanların kentine dönüştürdü.
Peki bir düşünelim:
Didim'de sadece tekstil alanında 10 fabrika kurulsa ve her fabrikada ortalama 600 işçi çalışsa ne olurdu?
Çok basit bir matematik:
Bu ne demek?
6.000 işçi
6.000 aile
En az 20.000 kişinin doğrudan ekonomik güvence altına alınması demek.
Üstelik bu iş 12 ay boyunca maaş alınan, sosyal güvenceli, sürdürülebilir bir gelir olurdu.
Bugün Didim'in nüfusu 100 bin civarında.
Yani 6.000 kişinin düzenli çalışması demek, ilçenin ekonomisinin kökten değişmesi demek.
Ama Didim bu şansı ya hiç düşünmüyor ya da düşündürtülmüyor.
Eğer Didim'de 10 tekstil fabrikası olsa:
Şu an Didim'in tek gelir kaynağı turizm.
Fabrika demek, 12 ay maaş demek.
Turizm çökerse Didim aç kalmaz.
Kışın sokaklar hayalet şehre dönüyor.
6 bin kişi işe gidip gelse, Didim 12 ay canlı olur.
Tekstil işçisinin maaşı:
markete,
kasaba,
manava,
servisçiye,
kırtasiyeye,
kiraya,
yani Didim ekonomisine döner.
Turist parası 3 ay Didim'de kalır;
işçi parası 12 ay Didim'de kalır.
Didim'den her yıl yüzlerce genç işsizlik yüzünden büyükşehirlere gidiyor.
Fabrika olursa genç Didim'den kaçmaz, Didim büyür.
3 ay asgari ücretle geçinmeye çalışan aile düzenli maaşla nefes alır.
Gelişmiş ülkelerde turizm ek sektördür.
Türkiye'de turizm tek sektör haline getirildi.
Didim'de ise turizm hayatta kalma aracı oldu.
Böyle bir düzen sürdürülemez.
Bir şehir 12 ay yaşamak zorundadır.
Bir şehir tek sektöre güvenemez.
Bir şehir halkının kaderini 90 güne bağlayamaz.
Didim'in sorunu bellidir:
Cesaretsiz siyaset, çıkar grupları ve günübirlik yönetim anlayışı.
Didim'in potansiyeli olağanüstü.
Ama potansiyel, cesur bir siyaset olmadan hiçbir şey etmez.
Didim, OSB ister.
Didim, 12 ay iş ister.
Didim, büyümek ister.
Didim, artık aldatılmak istemez.
Asıl mesele şu:
Didim büyümeye hazır da, onu yönetenler büyümeye hazır mı?
Bugün Didim'in ihtiyacı olan şey, bir slogan değil.
Bir vizyon değil.
Bir vaad değil.
Didim'in ihtiyacı olan şey:
Bu düzeni kökten sarsacak bir irade.
Baayram Şahin ARPA